Değerli Türk Basını Kendini Cezaevinden Kurtarmak İçin Uydurma Hikayeler
Anlatan Birine Kanmayacak Kadar Zeki Olmalıdır
Adnan Oktar ile birlikte 20 kişi hakkında devam etmekte olan "Güncel Yapılanma" yargılaması, Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik son 6 yıldır devam eden baskı ve yıldırma girişimleri içinde içi en boş, en anlamsız ve en hukuk dışı olan dosyadır. Bu dosya Adnan Oktar’a haksız ve hukuksuz olarak avukat görüş kısıtlılığı verebilmek, dosyanın diğer sanıklarını ise savunma yapmaktan ve haklılıklarını anlatmaktan alıkoymak amacıyla oluşturulmuş suni bir dosyadır.
Bahse konu dosyada sanıklara isnat edilen eylemlerin tamamı tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için anayasal hak olarak kabul edilirken Adnan Oktar ve arkadaşları için bunlara suç muamelesi yapılmaktadır. Örneğin bu dosyada yargılananların;
- Cezaevinde bulunan abla ve ağabeylerine pantolon, çorap vs alması,
- Hukuk profesörleri ile görüşüp yargılandıkları dosya için hukuki görüş ve bilimsel mütalaa almaları,
- Yargılandıkları dosya için lehlerine delil toplamaları (tanık beyanı almak gibi),
- Yargılama esnasında karşılaştıkları hukuk ihlallerini dilekçe yazarak Devletin ilgili kurumlarına bildirmeleri,
- Maruz kaldıkları hukuksuzluklar konusunda başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere devlet adamlarını ve siyasetçileri bilgilendirmeleri,
- Cezaevinde bulunan arkadaşlarını devletin izni ve onayıyla ziyarete gitmeleri,
- Cezaevinde bulunan akraba ve arkadaşlarıyla cezaevi mektup okuma kurumlarının denetiminde, yani devletin bilgisi ve onayıyla mektuplaşmaları gibi eylemler, yani Anayasanın tüm vatandaşlara tanıdığı hak ve özgürlükler suç kabul edilmiş ve 2 yıl boyunca tutuklu tutulmalarına akıl almaz bir şekilde gerekçe gösterilmiştir.
Üstelik bu dosya kapsamında yapılan operasyonda sanıklardan sadece birinde (avukat olduğu için) bulunan ruhsatlı silah dışında hiçbir silah ele geçirilmemişken Adnan Oktar ve arkadaşları sözde "silahlı suç örgütü" kurmak, yönetmek/üye olmakla itham edilmişlerdir.
Herkesin gayet iyi bileceği gibi dünyanın hiçbir yerinde dilekçe yazarak, mektuplaşarak, hukuk profesörleriyle görüşerek, Devletin ilgili kurumlarını bilgilendirerek faaliyette bulunan silahlı suç örgütü yoktur. Gerçek silahlı suç örgütleri bir haksızlığa uğradıklarını düşündüklerinde sorumlu tuttukları kişiyi ya darp etmekte ya da daha vahimi hemen orada infaz etmektedir. Gerçek silahlı suç örgütlerinin hukuk profesörleriyle görüşerek savunma hazırlığı yapma ihtiyaçları da bulunmamaktadır. Çünkü gerçek silahlı suç örgütlerinin dünyasında kanun, nizam, usul, hukuk değil kurşunlar vardır.
Savunma yapmak, hukuki mücadele vermek, haklılığını aramak ve anlatmak dünyanın hiçbir ülkesinde bir "silahlı suç örgütü faaliyeti ya da propagandası" sayılan fiiller değildir.
Söz konusu dosyanın müştekisi veya mağduru da yoktur. Tek bir tane etkin pişman sanığı vardır ve son derece ilginç bir şekilde bu dosyada ifadesine "bilgi sahibi kişi" olarak başvurulmuş, dosyada sanık bile yapılmamıştır. Kendisini cezaevinden kurtarmak için kurguladığı gerçek dışı hikayelerin, kumpasçıların eline tutuşturduğu yalanları tekrarlamasının ödülü de bu olmuştur.
Basında konuyla ilgili haberlerde beyanlarına yer verilen Fatih Kılıç isimli bu şahıs;
- Tam 20 yıl boyunca Adnan Oktar’ın yanında olmuş, kendisini sevgiyle ve hürmetle desteklemiş,
- Ömrünün en güzel çağlarını Adnan Oktar ile birlikte, var gücüyle çaba harcayarak geçirmiş,
- 2022 yılında Bölge Adliye Mahkemesi, 1. Ceza Dairesi’nin verdiği bozma kararı sonrasında İstinaf hakimleri üzerinde kurulan baskı, hakimlerin görevlerinden alınması, haklarında soruşturmalar açılması gibi hukuk dışı uygulamaları görünce korkmuş,
- Yüksek Mahkeme hakimlerine bile eli uzanan derin devlet yapılanmasının çirkin cesareti karşısında paniğe kapılmış,
- Adnan Oktar’ın avukatlarının ofisinde çalışmış biri olarak ne 2018 öncesindeki benzer içerikli iftira dosyalarında ne 2018 dosyasında yerel mahkemenin verdiği 10 bin yıllık cezalarda, 20 yıl boyunca, kendi deyimiyle "aydınlanma" yaşamayan Fatih Kılıç derin devletin İstinaf Hakimlerine bile uzanan karanlık elini görünce birden güya "yanlış yolda" olduğu duygusuna kapılmış,
- Derin devletin karanlık elinin kendisine uzanmasını engellemesinin tek yolu da Adnan Oktar’ı asılsız ithamlarla suçlamak olduğundan (2018’de operasyonun ilk gününden bu yana tüm dosyalarda yargılananlara ‘Adnan Oktar’ı suçla hemen şu an serbestsin’ dayatması yapılmış ve halen yapılmaktadır) bu baskıya boyun eğmiş ve "güncel yapılanma" dosyasının temelini oluşturan gerçek dışı beyanları vermiştir.
Fatih Kılıç’ın, yaşadıklarını değil kurgulanan bir hikayeyi anlattığının onlarca somut örneğinden biri de 7-8 defa hatta ilk ifadesinin üstünden aylar geçtikten sonra bile tekrar tekrar ifade vermeye gitmiş olmasıdır.Normal koşullarda gerçekten pişmanlık yaşayan bir insanın teslim olduğunda tüm bildiklerini anlatması beklenirken, Fatih Kılıç neredeyse her iki üç ayda bir, ne zaman ihtiyaç duyulsa tekrar ifade vermeye gitmiş, dahası ilk ifadesinde sunmadığı bir takım sözde belgeleri her ne hikmetse aylar sonra sunmuştur. Açıktır ki dosyaya sunduğu şeyler bu süreç içerisinde sonradan hazırlanmış, kurgu ürünü şeylerdir.
Nitekim dosyada mevcut olan Siber Suçlarla Mücadele Şubesi’nin 14.11.2022 tarihli raporu da Fatih Kılıç’ın sunduğu şeylerin hukuki delil niteliği taşımadığını ortaya koymuştur.
Güncel Yapılanma Dosyasının Temel İddiası Olan Adnan Oktar’ın Avukatları Aracılığı ile Sözde Örgütü Yönettiği İddiası da Gerçek Dışıdır
Basında Fatih Kılıç’ın gerçek dışı beyanlarına dayanılarak yapılan haberlerden biri de Adnan Oktar’ın avukatları aracılığıyla sözde örgütü yeniden kurduğu ve yönettiği iddiasıdır. Teknik olarak Adnan Oktar’ın böyle bir eylemi gerçekleştirmesi mümkün değildir. Zira, tutuklandığı 2018 tarihinden bu yana bugün de olduğu gibi uzun dönemler boyunca Adnan Oktar’ın avukat görüş kısıtlılığı bulunmaktadır. Bunun da anlamı Adnan Oktar avukatlarıyla görüşürken;
- Bir kamera bu görüşmeyi sesli ve görüntülü olarak kayda almakta, kayıt dökümü cezaevi idaresi ve savcılık tarafından incelenmekte,
- Avukatlarıyla görüş yaptığı odada bir veya iki memur hazır bulunmakta, tüm konuşmalar memurlar eşliğinde yapılmakta,
- Adnan Oktar’a gelen tüm evraklara memurlar tarafından el konulmakta, memurlar ve İnfaz Hakimliği tarafından incelendikten sonra Adnan Oktar’a verilmekte,
- Aynı şekilde Adnan Oktar avukatlarına bir evrak vermek istediğinde de bunlar aynı denetim sürecinden geçmekte,
- Adnan Oktar avukat görüşüne çıkarken yanına kalem kağıt almasına dahi izin verilmemektedir.
Bu koşullar altında Adnan Oktar’ın değil yeni bir sözde örgüt yapılanması oluşturmak insani ve hukuki bir hak olan savunmasını yapabilmesi dahi mümkün olmamaktadır.
Adnan Oktar ve Arkadaşlarının SEGBİS Bağlantısı Sırasında, Duruşma Arasında Birbirlerine Özlem ve Sevgilerini İfade Etmiş Olmaları 35 Yıllık Dostluğun Doğal Bir Neticesidir
Adnan Oktar ve bu dosya kapsamında yargılananların büyük kısmı birbirlerini yaklaşık 30-35 yıldır tanıyan çok yakın dost ve arkadaşlardır. Birlikte neredeyse bir ömür paylaşmış insanların uzun zaman sonra birbirlerini gördüklerinde birbirlerine sevgilerini ve özlemlerini göstermeleri en doğal, en insani tutumdur.
Adnan Oktar ve arkadaşlarının coşkulu sevgisini, ‘bu kızlara şantaj yapılıyor, o yüzden cezaevinde olmalarına rağmen bu sevgi sözlerini söylüyorlar’ diye yorumlamak ne yazık ki bu cümleleri kuranların gerçek sevgiden yoksun ve bihaber olmalarının bir tezahürüdür.
Adnan Oktar, bu sevginin basında farklı yansıtılmaya çalışılmasının temelindeki acı gerçeğin, insanların büyük çoğunluğunun hayatlarında çoğu zaman bir kez bile böyle yakın dost oldukları, her şeyleriyle güvenebildikleri, hiçbir zorluk veya menfaat karşısında vazgeçmedikleri ve kendisinden vazgeçmeyeceğine emin oldukları bir insan bulunmaması olduğunu düşünmektedir. Adnan Oktar ve arkadaşlarının dünya görüşüne göre, bu çevreler karşılıksız, baskı ve zor altında unutulup gitmeyen, her koşulda daha da güçlenen, samimi ve içten bir sevgiyi hemen hemen hiç bilmedikleri ve yaşamamış oldukları için, arkadaşlarının Adnan Oktar’a olan düşkünlüğünü de anlayamamakta ve kendilerince bunun altında bir olumsuzluk aramaktadırlar.
Oysa Adnan Oktar ve arkadaşları bu sevgi dostluklarının Meryem Suresi’nin 13. Ayetinde bildirildiği gibi,
Katımız'dan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (de verdik). O, çok takva sahibi biriydi. (Meryem Suresi, 13)
Allah’ın lütfu ve ikramı olduğuna inanan, sevgisizliğin yaygın olduğu bir dünyada sevginin kıymetini biliyor oldukları için sevinç ve şükür duyan insanlardır.
Sonuç olarak,
Cezaevine girme korkusu ile hayal ürünü bir kurguyu anlatan Fatih Kılıç isimli şahsın çelişkili olduğu ispatlanmış ve hukuken hiçbir değeri olmayan beyanları üzerine inşa edilmiş olan sözde Güncel Yapılanma Dosyası Adnan Oktar’a yönelik kumpasın ana dosya sonrası ikinci aşamasıdır.
6 yıl boyunca yapılan tüm hukuk dışı uygulamalara rağmen Adnan Oktar ve arkadaşlarının birbirlerine olan sevgilerinin bitmemesi tam tersi daha da güçlenip pekişmesine ve tarihte örneğine az rastlanır hukuksuzluk, baskı ve yıldırma siyasetinin üstlerinde hiçbir olumsuz etki yapmamasına karşı bir tepki olarak ortaya çıkarılmış, son derece amatörce tasarlanmış bir kumpas dosyasıdır. Birkaç dakika durup düşünüldüğünde dahi hemen fark edilebilecek bu gerçeklerin bir takım basın tarafından fark edilmemiş olması mümkün değildir. Birebir konuşulduğunda tek bir gazetecinin bile bu hikayelere inanmadığı görülmektedir.
Bunun baskı ve dayatma oluşturma amaçlı bir kumpas olduğunu aslında gayet iyi bilen basın mensuplarına yakışan, bir takım endişe ve gelecek korkusu sebebiyle aynı suni besteye ritim tutmak değil, gördüğü gerçeği ve anormalliği halka tarafsız bir tutumla anlatmaktır.
Ayrıca Adnan Oktar’ın da İstanbul 1 Ağır Ceza Mahkemesi huzurundaki ifadesinde ifade ettiği üzere bu ve benzeri yıldırma politikaları sebebiyle ne kendisinin ne de arkadaşlarının moral ve motivasyonun azalması, özellikle de birbirlerine değer vermekten, sevmekten, dostluklarından vazgeçmeleri mümkün değildir. Çünkü bu dostlukları inançlarının bir gereğidir. Adnan Oktar ve arkadaşları her defasında Allah’ın Kuran’da müminlerin kardeş olduğunu ve birbirlerinde ayrılmamaları gerektiğini bildirdiğini belirterek aşağıdaki ayetleri hatırlatmaktadırlar:
Mü'minler ancak kardeştirler. (Hucurat Suresi, 10)
Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. (A-li İmran Suresi, 103)
Adnan Oktar, müminlerin sabah akşam birlikte olmalarını, kendi isteklerini, düşüncelerini, inançlarını dayatan hatta bunu ‘aşırılığa kaçarak’ yani amansızca hukuku çiğneyerek, vicdanı hiçe sayarak yapanlara da uyulmaması gerektiğini bildiren Kehf Suresi’nin 18. Ayetine de dikkat çekmektedir:
Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini Biz'i zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme. (Kehf Suresi, 28)
Adnan Oktar ve arkadaşlarının inançlarının gereğini yaptıkları için suçlanmaları da Anayasamıza, evrensel hukuka ve insan haklarına aykırıdır.
Kamuoyunun bilgilerine bilvekale sunarız.