PROGRAM KONUĞU FIRAT DEVELİOĞLU’NUN İFTİRALARI ile İFADELERİNDE YER ALAN AÇMAZLARA İLİŞKİN CEVAPLAR
Haber Türk isimli televizyon kanalında yayınlanan ve sunuculuğunu Mesut Yar’ın yaptığı “Gece Hattı” programının 11 Temmuz 2024 Tarihli yayınına Haber Türk TV Haber Merkezi Koordinatörü Zülfikar Ali Aydın ile birlikte Fırat Develioğlu isimli şahıs konuk edilmiştir.
Fırat Develioğlu, Adnan Oktar ve arkadaşlarının yargılanmakta oldukları kumpas davasının baş kurgulayıcısı ve husumetli müştekisidir. Fırat Develioğlu, geçmişte 12 yıl boyunca Adnan Oktar ve arkadaşlarının oluşturduğu camiada bulunmuş, ardından ayrılmıştır. Eski eşi Zeynep Yalçın’ın Adnan Oktar’a ve camiaya olan yakınlığı ile sevgisini ve ayrıca kendisinden boşanmasını bir türlü sindirememiştir. Fırat Develioğlu kişisel hırsları ve husumeti yüzünden kendi kızını bile telkinleriyle bu davanın bir parçası haline getirmekten çekinmemiştir.
Fırat Develioğlu’nun Mesut Yar’ın programında sarfetmiş olduğu gerçek dışı itham ve iftiralar ile ifadelerindeki çelişki ve açmazlara ilişkin cevaplarımız şöyledir;
-BİRİNCİSİ-
Fırat Develioğlu’nun EN BÜYÜK ÇELİŞKİSİ, Ne Geçmişte Ne Dava Sürecinde Ne De Röportajlarında Kızına Yönelik Sözde İstismardan TEK KELİME DAHİ BAHSETMEMİŞ OLMASIDIR
Adnan Oktar davasının sözde mağdurlarından Dilara Aktunç, Fırat Develioğlu’nun kendi ÖZ KIZIDIR. Şu anda 34 yaşında, evli ve çocuklu olan Dilara Aktunç, Adnan Oktar'a yönelik isnatlarla davada müşteki olmuş, 1997-2007 yılları arasında birden fazla kere sözde cinsel istismara uğradığını iddia etmiştir. 21 yıl boyunca susmuş ve normal bir hayat sürmüş; ardından 2018 yılında aniden hiçbir somut delile dayanmayan, tek bir tanığı dahi olmayan bir şikayetle ortaya çıkmıştır.
Fırat Develioğlu'nun kendi ifadelerine göre camiadan ayrıldığı yıl 2000 yılıdır. Yine kendi beyanlarına göre o tarihe kadar da sözde örgütün İKİNCİ ADAMI KONUMUNDADIR. Dolayısıyla, böylesine nüfuzlu olmanın bir getirisi olarak, sözde örgüt içerisinde tabir yerindeyse uçan kuştan bile haberi vardır. Buna göre;
Dilara Aktunç'un sözde istismara uğradığını iddia ettiği tarihler, FIRAT DEVELİOĞLU’NUN CAMİA İÇERİSİNDE BULUNDUĞU TARİHLER VE SONRASIDIR. Yani Fırat Develioğlu camiadan ayrılıp gitmiş, fakat kızı görüşmeye devam etmiştir.
Şayet ortada iddia edildiği gibi cinsel saldırıların yaşandığı bir örgüt olsa, o örgüt içindeki HER ŞEYDEN HABERDAR OLAN BİR BABANIN, KIZINI BÖYLE BİR ORTAM İÇİNDE BIRAKIP GİTMESİ ASLA MÜMKÜN DEĞİLDİR.
Açıktır ki, Fırat Develioğlu, ayrılırken, kızının yaşamakta olduğu ortamda güven içinde olduğunu çok iyi bilmektedir.
Bütün bunları teyit eden EN ÖNEMLİ HUSUS ise Fırat Develioğlu’nun,
* Ne 21 yıllık sürenin HİÇBİR AŞAMASINDA,
* Ne yargılamanın HİÇBİR AŞAMASINDA,
* Ne de katıldığı televizyon programlarının HİÇBİRİNDE kızının sözde istismarından TEK KELİME DAHİ BAHSETMEMİŞ ve BAHSETMİYOR oluşudur.
Gerçektene çocuğu defalarca istismara uğramış bir baba olsa;
KIZININ BAŞINA GELEN BU FELAKET NEDENİYLE DEHŞETİ YAŞAR. UYUYAMAZ, NORMAL YAŞAYAMAZ, HAYATINA DEVAM EDEMEZ, TEK KONUSU ve TEK DERDİ BU OLUR.
YARGI ÖNÜNDE HAKKINI ARAR, AKLA GELEBİLECEK HER YERE ULAŞIP ŞİKAYETÇİ OLUR, DEFALARCA YAŞANMIŞ BÖYLE BİR FELAKETİN HER DETAYINI YETKİLİ KURUMLARA İLETİR, YAKINIR, BAĞIRIR, BU KONUYA DİKKAT ÇEKEBİLMEK İÇİN KENDİNİ YERDEN YERE ATAR.
ÖFKE, KİN, ÜZÜNTÜ VE ÇARESİZLİK HİSLERİ İÇİNDE GEREK ADLİ KURUMLAR GEREKSE İSTİSMAR MAĞDURLARININ SESLERİNİ DUYURAN DERNEKLER YOLUYLA BU KONUYA ÇARE ARAMAYA ÇALIŞIR.
Ancak baba Fırat Develioğlu'nda BU İNSANİ VE VİCDANİ TEPKİLERDEN ESER OLMAMASI BİR YANA, çocuğunun defalarca istismara uğraması GÜNDEMİNDE DAHİ YOKTUR.
Fırat Develioğlu'nun özellikle son dönemlerde televizyonlara çıkıp Adnan Oktar davası ve Adnan Oktar hakkında suç teşkil eden konuşmalar yaptığı yayınlara baktığımızda, çocuğunun sözde istismarıyla yakından uzaktan alakası olmayan bir baba profili görülmektedir.
İstismar mağduru bir kız çocuğunun babası olmanın getirdiği ruh halinden en ufak bir emare OLMAMASI bir yana, Fırat Develioğlu bu yayınlarda, ÇOCUĞUNUN İSTİSMAR EDİLDİĞİNE DAİR TEK KELİME DAHİ ETMEMEKTEDİR.
Hatta Mesut Yar kendisine gördüğünüz en çirkin suç neydi diye sorduğunda, güya kızına yönelik cinsel istismarı değil, başka bir olaydan bahsetmektedir. Bahsettiği konu da gerçek değildir, dava dosyasında dahi böyle bir iddia bulunmamaktadır.
Bu durum hem Fırat Develioğlu’nun en büyük açmazı hem de Adnan Oktar hakkındaki sözde çocuğa istismarı iddiasının açık bir iftira olduğunun en önemli delillerinden birisidir.
-İKİNCİSİ-
Adnan Oktar’ın Akıl ve Ruh Sağlığının Son Derece Mükemmel Olduğunu Bizzat Fırat Develioğlu da Yakinen Bilmektedir. Delilik İftirasındaki Asıl Amaç, Adnan Oktar’ın Fikir ve Düşüncelerine Olan Teveccühü Engelleme Çabasıdır
Adnan Oktar’ın inancına göre, başta peygamberler ve Allah'ın veli kulları olmak üzere Allah yolunda dirayet, samimiyet ve kararlılığından taviz vermeyen tüm müminler, tarih boyunca hep “delilik” iftirasına maruz kalmışlardır.
Peygamberimiz (sav)’e de, pek çok kez “sihirbaz”, “kahin”, “şair”, “deli” ve benzeri iftiralarla saldırmışlar; bu kirli yöntemle onu toplum nezdinde kendilerince itibarsızlaştırmaya çalışmışlardır.
Allah, bu iftiralar karşısında “Sahiplerinde (ya da arkadaşları olan peygamberde) delilikten hiçbir şey olmadığını düşünmüyorlar mı? O, apaçık bir uyarıcıdan başkası değildir.” (Araf Suresi, 184) ayeti ile insanları uyarmış ve bu mübarek insanlarda delilikten eser dahi olmadığını açıklamıştır.
Dolayısıyla Adnan Oktar, kendisine husumetli kişilerin çalışmalarını engellemek için sürekli olarak bu ithamda bulunmalarını, bir mümin alameti olarak görmektedir.
Deli Raporu ve Akıl Hastanesi Kumpası
1987 yılında düzmece olarak hazırlanmış uydurma bir “paranoid şizofren” raporuyla Adnan Oktar’a da sözde bir delilik iftirası atılmış; akıl hastanesine kapatma komplosu kurulmuştur.
Ancak, bu iftiranın geçersiz olduğu, daha sonra başta GATA olmak üzere onlarca tıbbi ve bilimsel kurum, profesörler, akademisyenler, uzman doktorlar ve psikiyatrlar tarafından belgelenmiştir. Ancak, geçersizliği tıbbi raporlar ile defalarca ispatlanmış olmasına karşın, Adnan Oktar hakkındaki delilik iftirası -başta Fırat Develioğlu gibi Adnan Oktar’a kin ve husumet besleyen çevreler tarafından- sıklıkla gündeme getirilmeye çalışılmaktadır.
Bu iddiaların altında yatan amaç ise, gerçekte Adnan Oktar’ın deli olduğunu iddia etmek değil; ADNAN OKTAR’I SÖZDE “DELİ” İLAN EDEREK İNSANLARIN ONUN FİKİR VE DÜŞÜNCELERİNE İTİBAR ETMESİNE ENGEL OLMAYA ÇALIŞMAKTIR.
Adnan Oktar hakkındaki bu sözde delilik iftirasına ilişkin tek dayanaklarıysa; “ADNAN BEY’İN MEHDİYET KONUSUNA ÖNEM VERİYOR ve GÜNDEMDE TUTUYOR OLMASINI” kendilerince (haşa) bir anormallik, bir delilik çeşidi olarak değerlendirmelerinden kaynaklanmaktadır.
Oysa ki Adnan Oktar’ın inancına göre,
Mehdiyeti savunmayı, gündeme getirmeyi ve anlatmayı bir delilik türü olarak görmek, “tarih boyunca bu konuya önem vermiş, anlatmış, müjdelemiş, başta (haşa) Peygamber Efendimiz (sav) olmak üzere sayısız salih Müslüman'a, alime, veliye çok büyük bir iftira yöneltmek anlamına gelmektedir.”
Çünkü Mehdiyeti müjdelemek bizzat Peygamber efendimiz (sav)’in Müslümanlara bir emridir. Bu konu Sahih Hadis kaynaklarında;
- “MEHDİ İLE MÜJDELENİN” (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 12)
- “SİZDEN ONA (MEHDİYE) KİM YETİŞİRSE, KAR ÜZERİNDE SÜRÜNEREK DAHİ OLSA ONA GELSİN. Ona katılsın. Zira o, Mehdi'dir” (İbn Mace, Fiten, B 34, H 4082; İbn Ebi Şeybe, c. VII, s. 527; Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 14)
şeklinde geçmekte olup, Müslümanlara bizzat Peygamberimiz (sav) tarafından emredilmiştir.
Kaldı ki Adnan Oktar da bu konuyu gerek sözlü gerekse yazılı ifadelerinde;
“Mehdiyeti müjdelemenin bizzat Peygamber Efendimiz (sav)'in emri olduğu için ve özellikle de İslam aleminin her türlü fitne, fesat, saldırı ve yıkıma maruz kaldığı günümüzde bu müjdeyi yaymanın ve canlı tutmanın önemine binaen Mehdilik konusunu sık sık anlattığını ve sürekli gündemde tuttuğunu da”
pek çok kez dile getirmiştir.
-ÜÇÜNCÜSÜ-
GİRMEK DE ZOR ÇIKMAK DA ZOR, AYRILAMAZSIN YALANI
Fırat Develioğlu’nun Gece Hattı isimli programda geçen gerçek dışı iddialardan bir diğeriyse, “sözüm ona camiadan ayrılmak isteyenlere güya manevi baskı ya da tehdit veya şantaj yapıldığı, bunun için de 2018 tarihinde gerçekleşen operasyon öncesinde güya camiadan ayrılmanın mümkün olmadığı” yalanıdır.
Adnan Oktar, bu iddianın da gerçek dışı olduğunu ispat etmenin son derece kolay olduğunu belirtmektedir.
Adnan Oktar’a göre bu iddianın hayal ürünü olduğunu görmek için, geçtiğimiz 30-40 yıl içerisinde Adnan Oktar ile bir gönül bağı kurmuş, Adnan Oktar ve arkadaşlarının yürüttükleri milli, manevi ve imani faaliyetlerde gönüllü olarak yer almış, ancak sonrasında çeşitli kişisel nedenlerden ötürü kendi rızalarıyla ellerini kollarını sallayarak ayrılıp Adnan Oktar ve arkadaşlarından farklı bir yol benimsemiş -birçoğu bugün ülkemizin ünlü ve tanınmış simaları arasında bulunan- çok sayıdaki insana bakmak yeterli olacaktır.
*Acun Ilıcalı’dan iş insanı Nedim Keçeli’ye,
* Acun Medya Gen. Koor. Esat Yontuç’dan Acun Ilıcalı’nın ağabeyi Dr. Ömer Cenker Ilıcalı’ya
* Siyasetçi Aylin Kotil’den Prof.Dr. Caner Taslaman’a,
* TCDD Genel Müdürü Murat Atik’ten Uluslararası Pediatri Kurumu Direktörü Kerem Hasanoğlu’na,
* Prof.Dr. Teyfur Erdoğdu’dan Gazeteci Yazar Pınar Turan’a,
* Namık Kemal Zeybek’in kızı ve Aydın Doğan’ın yiğeni Tuğba Zeybek’ten Eylik Holding Yön. Krl. Üyesi Tuğçe Eylik’e,
* Türkiye Güzeli ve Manken Pınar Tezcan’dan Lacoste markasıyla tanınan tekstil devi Eren Holding’in sahibi Emrullah Eren ve Nurullah Eren’e,
* Çarmıklı Holding’in Yön. Krl. Üyesi Gülnaz Kançal’dan IMF Kıdemli Ekonomisti Serhan Timuçin Çevik’e,
* Kalkavan Holding’in sahibi Metin Kalkavan’ın kızları Pınar, Bahar ve Feryal Kalkavan’dan Doğuş Holding Sanat Danışmanı Çağla Saraç’a,
* Gazeteci Taha Akyol’un oğlu Mustafa Akyol’dan ünlü Dj. Murat Uncu’ya
* TÜGİAD Yön. Krl. Üyesi Tuba Dalkılıç’dan Swarovski Türkiye Genel Müdür’ü Aslı Tezcan Karaçorlu’ya
* TV8 Televizyonu İnsan Kaynakları Direktörü Ayşin Altuniç Güven’den Gem Palace Mücevherin Türkiye Temsilcisi Arzu Atabarut’a
* Atasay Kuyumculuğun sahibi Atasay Kamer’in kızı Neşe Kamer Kolbaşı’ndan ünlü mimar Koray Yavuzer’e varıncaya kadar
Türkiye’nin en tanınmış simalarının geçmişte Adnan Oktar’ın arkadaşları arasında yer almaktalarken, bugün Adnan Oktar ve arkadaşlarından farklı bambaşka hayatlar sürüyor olmaları, “GİRMEK DE ZOR – ÇIKMAK DA ZOR” iddiasının AÇIK BİR YALAN OLDUĞUNUN canlı şahitleridirler.
Daha detaylı liste ve fotoğraflara da aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
https://adnanoktarbulten.blogspot.com/2022/09/adnan-oktardan-hurriyet-gazetesine.html
Açıktır ki, binlerce kişinin bu kadar rahat ayrılabildiği bir camiadan, sözde eziyet çeken birkaç kişinin bir türlü ayrılamamasının inandırıcı hiçbir yanı bulunmamaktadır.
-DÖRDÜNCÜSÜ-
GÜYA İSLAM’IN DEJENERE EDİLDİĞİ İDDİASI DA BÜYÜK BİR YALANDIR.
ADNAN OKTAR, KURAN AHLAKINA DAYALI ve HURAFELERDEN ARINMIŞ GERÇEK İSLAM’I SAVUNMAKTADIR
Adnan Oktar, gerek geçmiş yıllarda yapmış olduğu röportaj ve canlı yayın programlarındaki açıklamalarında gerek kaleme almış olduğu makale ve kitaplarında gerekse mahkemeye sunmuş olduğu sözlü ve yazılı ifadelerinde kendisi ve arkadaşlarının hep “hurafe ve safsatalardan arınmış Kuran Ahlakına dayalı gerçek İslam’ı savunduklarını” pek çok kez dile getirmiştir.
Dolayısıyla, Adnan Oktar’ın Kuran'a dair anlattıkları da hiçbir zaman sır olmamış; televizyonlarda açıkça anlatılmıştır. KURAN'DAN AYETLER IŞIĞINDA VE KURAN'I ESAS ALAN DİN ALİMLERİNİN AÇIKLAMALARIYLA DELİLLENDİRİLMİŞ gerçek doğru bilgilerdir.
Adnan Oktar’ın KARŞI OLDUĞU KONU İSE, DİN ADI ALTINDA, GERÇEKTE KURAN'DA OLMAYAN SONRADAN ÜRETİLMİŞ, ÖĞRETİLMİŞ BİR HURAFE DİNİNİN UYGULANMAKTA olmasıdır.
Bu, tüm dünyada oldukça yaygın bir sistemdir; çünkü bunu oluşturan yapı, gerek mevzu (yani gerçek olmayan, sonradan üretilmiş ve Kuran ayetleriyle örtüşmeyen) hadisler hem de hurafe anlatımlar yoluyla Kuran'da olmayan yeni bir din türetmişlerdir.
Günümüzde Yaşar Nuri Öztürk gibi pek çok alim de bu hurafe diniyle mücadele etmiştir. Bu hurafe dinini yaygınlaştırabilmek uğruna, insanlar Kuran'dan uzaklaştırılmış, Kuran, dokunulamaz bir Kitap haline getirilmiş, bir duvara asılmış, bunun yerine sadece mevzu hadislerin ve sözde İslam alimlerinin yorumlarını ve yasaklarını içeren kitaplar kaynak haline gelmiştir. Özetle İslam alemi Kuran'ı adeta terk etmiştir.
Bu konuda Peygamberimiz (SAV)'in Allah'a yakarışı şu şekildedir:
Ve elçi dedi ki: "Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terk edilmiş (bir Kitap) olarak bıraktılar." (Furkan Suresi, 30)
İslam'ın tek ve gerçek kitabı Kuran'dan uzaklaştıkça, bu felaketlerin artarak devam edeceği ortadadır.
Adnan Oktar’ın konuya ilişkin daha detaylı fikir ve açıklamalarını da aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.
https://adnanoktar-bulten2.blogspot.com/2024/06/islam-adna-ortaya-ckan-hurafe-dini.html
Tüm bu gerçeklerle birlikte, Anayasamızda din ve vicdan özgürlüğü vardır. Her insan bir dine inanmakta veya inanmamakta özgürdür; dini inanışının nasıl olacağı konusunda da özgürdür. Hiç kimse inancından dolayı suçlanamaz, yargılanamaz. İnanç farklılıkları konuşulabilir, tartışılabilir, yadırganabilir, ama yargılanamaz, cezalandırılamaz. Ancak Fırat Develioğlu, kızının güya uğradığı cinsel istismardan bahsetmek yerine, Adnan Oktar’ın dini yorumlama şeklini eleştirerek cezalandırılması gerektiğini söylemektedir.
Yılların tecrübeli gazetecisi Mesut Yar’ın ise Fırat Develioğlu’na din ve vicdan özgürlüğünü hatırlatmadan dinlemesi tarafsız, adil ve objektif gazetecilik.
-BEŞİNCİSİ-
FIRAT DEVELİOĞLU ÇIKTIĞI HER TV PROGRAMINDA ADNAN OKTAR’IN İZOLE EDİLMESİ VEYA ÖLDÜRÜLMESİ GEREKTİĞİNİ SÖYLEYEREK SUÇ İŞLEMEKTEDİR
Fırat Develioğlu çıktığı her programda Adnan Oktar’ın izole edilmesi veya öldürülmesi gerektiğini söyleyerek, halkı Adnan Oktar’a karşı kin ve düşmanlığa tahrik etmekte, kişilik haklarını ağır ihlale uğratmaktadır ve bu şekilde suç işlemektedir.
Ayrıca bunu yaparken, gerçek dışı bir iddiada bulunmakta; “imha edilmesi” ve “izole edilmesi” gerektiği iddiasını güya Dr. Kriton Dinçmen’in, yıllar önce gazeteci Kadir Çelik’in Objektif isimli programındaki röportajında söylediğini iddia etmektedir.
Fırat Develioğlu, Dr. Dinçmen’in vefat etmesini fırsat bilip, onun adına yalan söylemektedir. Nitekim arşivlerde söz konusu program incelendiği takdirde, Dr. Dinçmen’in Adnan Oktar için bu tür ifadeleri olmadığı ve Fırat Develioğlu’nun yalan söylediği görülecektir. Sayın Mesut Yar’ın, bir gazeteci olarak bu sözleri teyit etmesi gerekmektedir.
-ALTINCISI-
SOSYAL MEDYADA ADNAN OKTAR’IN ARKADAŞI GİBİ GÖRÜNEN SAHTE HESAPLAR ADNAN OKTAR VE ARKADAŞ CAMİASINA AİT DEĞİLDİR. ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARININ YARGI SÜRECİNİ OLUMSUZ ETKİLEYEN PAYLAŞIMLAR YAPMAKTADIRLAR.
Fırat Develioğlu, sosyal medyada bazı hesapların kendisini ve diğer müştekileri karalayan paylaşımlar yaptıklarını ve bunları güya Adnan Oktar’ın yönlendirdiğini iddia etmektedir. Bu kesinlikle gerçek dışı bir iddiadır.
Her şeyden önce Adnan Oktar’a avukat görüş kısıtlığı uygulanmaktadır. Adnan Oktar’ın avukatlarıyla her görüşmesi sesli ve görüntülü olarak kayıt altına alınmakta ve bir infaz memuru görüşmeyi dinlemektedir. Dolayısıyla Adnan Oktar’ın böyle bir talimat vermesi mümkün değildir.
Adnan Oktar adına bu hesaplar hakkında savcılığa defaatle suç duyurusunda bulunulmuştur. Ancak söz konusu hesaplar bahane edilerek Adnan Oktar ve arkadaşlarına yeni tedbirler uygulanmakta, suç isnatları üretilerek tekrar tutuklanmaktadırlar. Söz konusu hesapların Adnan Oktar’ı savunur görüntüsü altında aslında Adnan Oktar ve arkadaşlarına zarar verdiği aşikardır.
Kamuoyunun bilgilerine bilvekale saygılarımızla sunarız. 18.07.2024