Son Yayınlar

6/recent/ticker-posts

Küçük Yaş Mağdur Yalanı Dilara Aktunç -5-

Sayın Cumhurbaşkanımız,

Dilara Aktunç ile ilgili olarak İstanbul BAM 1. CD, 15/03/2022 tarihli ilamında, iddia edilen eylemin 2014 öncesi olması nedeniyle burada lehe kanun belirlemesi yapılması gerektiğini belirterek yerel mahkemenin hükmünü bozmuştur. Bozma İlamının 118. sayfasında bu konu şu şekilde geçmiştir: “mağdurenin beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığı hususunda ADLİ TIP KURUMU İLGİLİ İHTİSAS KURULU VEYA YÜKSEK ÖĞRETİM KURUMLARINDAN VEYA HASTANELERDEN RAPOR ALINDIKTAN SONRA (...) lehe kanunun belirlenmesi”…

Ancak davayı yeniden gören İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, BAM 1.CD'nin işaret ettiği BU EKSİKLİĞİGİDERMEKSİZİN ÖNCEKİ MAHKEME KARARINI TEKRARLAMIŞTIR. Bu esnada, huzurdaki dava hakkında verilen ceza hükmünü bozmuş olmasından dolayı alelacele dağıtılan BAM 1.CD'nin hakim heyetinin yerine, doğal hakim ilkesine aykırı şekilde özel dizayn edilmiş bir hakim heyeti getirilmiş ve 2. Yerel mahkeme hükmü de, yeni dizayn edilen BAM 1. Ceza Dairesi hakim heyeti tarafından 12.04.2023 tarihinde alelacele onanmıştır.

Oysa açıkça ve göz göre göre kanun ihlali gerçekleşmiştir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası madde 284: “(1) Bölge Adliye Mahkemesi kararı ve hükümlerine karşı direnilemez; bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilemez.”

Usül yasasının bu açık amir hükmü, katılan Dilara Aktunç’un, bozma ilamında belirtildiği gibi, ADLİ TIP KURUMU’NA (VEYA BİR ÜNİVERSİTE HASTANESİNE) SEVKİNİ GEREKLİ KILMAKTADIR.

Bu açık yasal ve Anayasal gerekliliklere rağmen, Yerel Mahkeme 06.09.2022 tarihli duruşmanın ara kararında, Dilara Aktunç’u Adli Tıp Kurumu’na sevk ETMEYECEĞİNİ ifade etmiş, buna gerekçe olarak da “Vekillerin bu yönde bir iddia ve taleplerinin bulunmaması nedeniyle” şeklinde bir bahaneyi ileri sürmüştür. Oysa kuşkusuz ki Yerel Mahkeme, İstinaf Mahkemesinin kararının burada mutlak surette uygulanması gerektiğini ve bunun için herhangi bir vekil talebinin hukuken gerekmediğini çok iyi bilmektedir. Ancak mahkeme, bu hukuki gerçekleri çok iyi bilmesine rağmen göz göre göre hukuka aykırı hareket etmiştir.

Yerel Mahkeme aynı gerçek dışı gerekçeyi kararın 9227’nci sayfasında "…katılan tarafın istememesi" diyerek tekrarlamıştır.

OYSAKİ;

Birincisi, Dilara Aktunç vekillerinin, müvekkillerinin ruh sağlığının bozulduğuna dair iddiaları VARDIR. Mahkeme Başkanının 07.09.2022 tarihli duruşmadaki sorusu üzerine, Dilara Aktunç vekili Av. Sena Akkaya açıkça “VAR” demiştir. Bu beyan, kayda da geçmiştir:

MAHKEME BAŞKANI: Sizin böyle bir iddianız yok değil mi? Psikolojik olarak herhangi bir sıkıntı yaşandığına dair, beden ruh sağlığı bozulduğuna dair bir iddianız yok herhalde.

BİR KISIM KATILANLAR VEKİLİ AV. SENA AKKAYA: BENİM VAR, MÜVEKKİLLERİM BAKIMINDAN VAR ama rapor da var zaten dosyada.

MAHKEME BAŞKANI: Anlaşıldı.

Açıkça görülebildiği gibi katılanlar vekili Av. Sena Akkaya, kendi müvekkilleri bakımından ruh sağlıklarının bozulduğuna dair bir iddia içinde olduğunu belirtmekte, fakat "rapor da var zaten dosyada" demek suretiyle durumu geçiştirmektedir. Oysa söz konusu vekilin cinsel suç mağduru olduğu iddia edilen 7 müvekkilinden sadece 2 tanesinin (Mervenur Gözcü, Hatice Ural) Adli Tıp muayenesi gerçekleşmiştir ve bu kişilerin raporları da SANIKLARIN LEHİNE sonuçlanmıştır. Av. Sena Akkaya'nın geri kalan 5 müvekkilinden birisi Dilara Aktunç'tur ve hakkında hiçbir ATK raporu BULUNMAMAKTADIR.

Çünkü katılan vekilleri, ATK'ya gönderdikleri birkaç kişinin raporu SANIKLAR LEHİNE çıkınca, diğer sözde mağdurları ATK'YA GÖNDERMEME kararı almışlardır.Temiz çıkanATK raporları, açıkça yalanlarını ortaya çıkarmaktadır.

İkincisi, Dilara Aktunç’un KENDİSİNİN DE ruh sağlığının bozulduğu yönünde iddiası vardır. Bunu hem emniyet ifadesinde hem de mahkeme ifadesinde belirtmiştir. Dilara Aktunç, 18.05.2018 tarihli emniyet ifadesinde şunları söylemiştir:

Bu olay uzun yıllar beni psikolojik olarak çok kötü etkiledi ve etkisinden kurtulamadım (...) 2 yıl psikiyatriste gittim. Ancak çocukken yaşamış olduğum bu olaylardan ötürü Obsesif Kompulsif Bozukluğu (OKB) hastası oldum. (...) 15 yaşımda Haşimato Troidi hastalığı ortaya çıktı. Bu hastalık strese bağlı ortaya çıkan bir hastalıktır. Obsesif Kompulsif Bozukluk ve Haşimato Troidi hastalıkları hali hazırda halen devam etmektedir.”

Dilara Aktunç, 06.08.2020 tarihli mahkeme ifadesinde ise konu hakkında şunları söylemiştir:

“…ruh halimde çok büyük travmalar yaşadım, o dönemde Haşimato Troidi rahatsızlığım ortaya çıktı. Haşimato Troidi de şöyle bir hastalık; genetik bir hastalık fakat belirli bir travmaya bağlı olarak çıkabiliyor, bende de genetik olarak var, yaşadığım üzüntü ve stresten dolayı 15 yaşında çıktı. Sonra 17 yaşındaki yaşadığım tacizden sonra hormanal seviyem inanılmaz bir kötü hale gitti ve çok ciddi anlamda elimi kolumu kıpırdatamayacak şekilde rahatsızlandığım bir dönem geçirdim Haşimato Troidine bağlı.”

Burada belirtmek gerekir ki, Haşimato hastalığı genetik bir hastalıktır ve müştekinin hem babaannesinde hem de annesinde bulunmaktadır. Dolayısıyla, Dilara Aktunç’ta bu hastalığın görülmesi psikolojik değil, genetik kaynaklıdır ve hem annesinin hem de babasının aile hikayesinde olduğu için kendisinde de görülmesi son derece normal bir durumdur.

Ayrıca Haşimato hastalığı tüm dünyada yaygın olarak görülen, Türkiye'de de neredeyse en fazla rastlanılan bir hastalıktır. Bilimsel bir sitede bu hastalık şu şekilde tarif edilmiştir:

Tiroid bezinin birçok hastalığı mevcuttur. Tiroid bezinin az çalışması, çok çalışması, tiroid bezinde hormon salgılayan ya da salgılamayan nodüller oluşması olası hastalıklardır. Haşimoto Hastalığı da tiroid bezinin az çalışmasına neden olan ve en sık görülen hastalıktır.

Hashimoto (Haşimato) Hastalığı, kronik lenfosittik tiroidit olarakta bilinir. Tiroid hormonu azlığının (hipotiroidizm) en sık nedeni de Hashimoto (Haşimato) Hastalığı’dır.Öncelikle orta yaşlı kadınları etkilese de her yaştaki kadın ya da erkekte görülebilir.[1]

Dilara Aktunç'un, 17 yasından itibaren 2 sene boyunca psikiyatriste gitmesi sonucunda kendisine “Obsesif Kompülsif Bozukluk” tanısı konulduğu iddiasının da bir temeli yoktur. Dava dosyasına bu konuda tek bir rapor ya da belge SUNMAMIŞTIR. İddiaları için delil teşkil edebilecek olan ve istese doktorundan kolaylıkla temin edip sunacağı bu belgeyi, hiçbir aşamada sunmamış, sadece böyle bir iddiada bulunmakla yetinmiştir. Belli ki, böyle bir tanı hayatının hiçbir aşamasında kendisine konmamıştır.

Mahkemenin direnme yasağını ihlal ettiğinin üçüncü ve en önemli göstergesi ise, velev ki müdahil taraf istemese bile kamu düzenine ilişkin resen gözetilecek bir husus olan lehe kanunun belirlenmesinin KİŞİLERİN KEYFİNE BIRAKILAMAZ olduğudur. Bir mahkemenin bunu resen araştırması şarttır.

Yerel Mahkeme, 16.11.2022 tarihli kararında, tüm bu hukuk kurallarını görmezden gelmiştir. Müştekinin ve vekillerinin beyanlarını ters yüz ederek “lehe kanun belirleme” işleminden imtina etmiştir. Hiçbir hukuki ve tıbbi dayanağı bulunmayan, tamamen “kafasına göre” tabir edilen keyfi bir tercihle6545 sayılı yasa öncesi düzenlemeye göre” (Gerekçeli Karar, sf. 9227) hüküm kurmuştur. Bozma İlamına eylemli direnmiştir.

Yerel Mahkeme, hem direnme yasağını ihlal ederek CMK m. 284/1 ve 289/1-i hükümlerine aykırı davranmış hem de ilamın gereği olan lehe kanunu tespit etmeyerek Anayasal Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesini çiğnemiştir.

Sonuç olarak Dilara Aktunç hakkında Adli Tıp Raporu alınmamıştır. Gerek yerel mahkeme heyeti gerekse katılan vekilleri, bu raporun alınmaması için adeta ÖZEL ÇABA SARF ETMİŞLERDİR. Çünkü alınacak herhangi bir raporun, yalan söylemekte olan katılanın aleyhine, sanıkların ise lehine olacağını çok iyi bilmektedirler. Sözde mağdurların her iki yargılama esnasında da SANIKLARLA YÜZLEŞTİRİLMEDİKLERİ de dikkate alındığında, MADDİ GERÇEĞİN ORTAYA ÇIKMASI İÇİN HİÇBİR HUKUKİ HAMLENİN YAPILMADIĞI, sadece sözde mağdurların oldukça ÇELİŞKİLİ BEYANLARINA DAYANARAK HÜKÜM KURULDUĞU anlaşılmaktadır. Konuyla ilgili sanık müdafi hukuk duayeni, TCK m.220 ceza kanunu yazarı ve başucu kitabı Ceza Hukuku Genel Hükümler kitabının yazarı PROF. DR. AHMET GÖKÇEN'in mahkeme huzurundaki açıklamaları şu şekildedir:

Prof. Dr. Ahmet Gökçen'in 07.09.2022 tarihli beyanından:

"…bu söylediğim kadar ayrıntı yok ama heyetinizin tensip zaptında belirtilen eksikliklere ilaveten 5 noktada daha var bozma ilamında onların da mutlaka en azından efendim biraz önce bahsettiğim yüzleştirmeler, beden muayeneleri yapılmayacaksa ki mutlaka yapılmalıdır, yapılmayacaksa bu 5 hususun 5-6 tane başlık var onların yapılması gerekir, … keza cinsel istismar suçu yönünden bozma ilamının 119. sayfasının 2. paragrafında Dilara AKTUNÇ'un iddiası hakkında, mağdur Dilara AKTUNÇ'un beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığını lehe kanun tespiti bakımından alınması gerektiğini söylüyor, … keza efendim, bozma ilamının 347. sayfasının 5. paragrafında Çağla ÇELENLİOĞLU'nun sanık Saim Erdem ERTÜZÜN'e isnat ettiği fiillerle ilgili olarak lehe kanunun belirlenmesi açısından yine ruh ve beden sağlığının bozulup bozulmadığı konusunda rapor alınması gerektiği, burada bozma ilamında gösteriliyor zaten BİZ BOZMA İLAMINA UYMAK MECBURİYETİNDE OLDUĞUMUZ İÇİN BU LAZİMELERİ YERİNE GETİRMEK ZORUNDAYIZ

bir tek cinsel içerikli isnat gösterin ki Türkiye'de 103/2, 102/2 den ceza verilsin ve BU ADLİ TIP KURUMUNDA BEDEN MUAYENESİ YAPILMASIN, BÖYLE BİRŞEY OLABİLİR Mİ? Bu mahalli mahkeme hiç beden muayenesi yaptırmadan, ruh ve beden sağlığının bazı suçlar bakımından bozulup bozulmadığını araştırmadan…"

Tensip zaptında geçen söz konusu unsurlar sanıklar ve sanık müdafileri tarafından duruşma esnasında çok defa mahkeme başkanına hatırlatılmış, özellikle sözde cinsel suç mağdurlarının Adli Tıp Kurumu'na sevkleri konusu defalarca talep edilmiştir.

Şurası çok önemlidir ki, BU TALEP TAMAMEN SANIKLARDAN GELMİŞTİR. Katılan vekilleri ise bu talepler karşısında gerek mahkeme beyanlarında gerekse sundukları dilekçede, Adli Tıp Kurumu'na sevk konusunun GEREKLİ OLMADIĞINI belirtmiş ve bu yönde karar verilmesini talep etmişlerdir. Katılan vekili Av. Eser Çömlekçioğlu'nun 07.09.2022 tarihinde mahkemede bu konudaki beyanı şu şekildedir:

BİR KISIM KATILANLAR VEKİLİ AV. ESER ÇÖMLEKÇİOĞLU: Bununla birlikte biraz önce meslektaşım beyanda bulunurken söylediniz. Adli tıpa sevk konusunda da benim müvekkillerimden Dilara AKTUNÇ ve Hanife AKALIN'la ilgili, bu yönde, tensibinizde ileriki aşamalarda düşünülmesine karar verilmesi şeklinde bir tensip oluşturmuştunuz. Efendim verilen zaten onlarla ilgili dosyada mevcut rapor olmasına rağmen, şu an gelinen aşamada da eylemlerin üzerinden geçen zaman, kişilerin yaşadıkları ve dahası istinafın ve sanıkların bu yöndeki taleplerinin niyetini çok iyi bildiğimizden... Bu genç kızların bunları yaşama, tekrar bu korkuyu ve bu kötü anları yaşamalarını istemediğimiz için adli tıp kurumuna GÖNDERİLMEMELERİNİ talep ediyoruz. Bu yönde tarafınızca uygun bir hüküm kurulmasını talep ediyoruz. Talep ederseniz yazılı olarak da sunabilirim talebi.

Dosyada Dilara Aktunç hakkında herhangi bir Adli Tıp Raporu yoktur. Av. Eser Çömlekçioğlu (Keleş) da, diğer katılan vekili Av. Sena Akkaya Avvuran gibiYALAN SÖYLEMEKTEDİR. Bu zaten dava dosyası incelendiğinde kolaylıkla ortaya çıkabilecek bir durumdur. Keza "sanıkların bu yöndeki taleplerinin niyetini çok iyi bildiğimizden" ifadesi gerçek bir hukukçunun asla kullanmayacağı bir ifadedir. Her hukukçu bilir ki, cinsel istismar vakalarında sonuca niyet okuyarak değil, maddi delil ile ulaşılır. Burada da sanıkların taleplerinin amacı bu konuda maddi delile ulaşabilmektir ve ATK sevki, bunun için en hukuki yöntemdir.

Belirtmek gerekir ki, huzurdaki kurgu davanın tüm aşamaları, özellikle söz konusu iki vekilin sürekli ve kesintisiz olarak yalan söylemeleri ve mahkemeyi açıkça yanıltmaya çalışmaları üzerine kurulmuştur.

Av. Eser Çömlekçioğlu'nun konu ile ilgili mahkemeye sunmuş olduğu bir dilekçe yine oldukça manidardır. Katılan vekili, müvekkillerinin ATK'ya SEVK EDİLMEMELERİ için ADETA MAHKEME HEYETİNE YALVARMAKTADIR. Av. Eser Çömlekçioğlu'nun İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunduğu 09.09.2022 tarihli dilekçesi şu şekildedir:

"Mahkemenizce de takdir edileceği üzere katılanların adli tıpa sevkinde hiç bir hukuki menfaat bulunmamaktadır. Müvekkil Hanife Akalın'ın maruz kaldığı cinsel istismar eylemlerinin üzerinden en az 6 yıl geçmiş; diğer müvekkil Dilara Aktunç'a yönelik cinsel saldırı eylemleri üzerinden ise 10 yılı aşkın süre geçmiştir. Katılanlar sosyal hayata karışmış iş bu istismarların kendilerinde bıraktıkları manevi izleri giderebilmek adına büyük çaba sarf etmişlerdir. Nihayet iş bu dosyaya konu şikayetlerini emniyet nezdinde belirtmelerinin ardından Adli Tıp Kurumu'na sevk edilmişler ve orada yapılan kontroller sırasında da manevi olarak yıpratıcı anlar yaşamışlardır. Bu durum sanıklar tarafından da gayet iyi bilinmekte ve sırf katılanları manevi olarak yıpratmak adına ısrarla Adli Tıp Kurumu'na tekrar sevkini talep etmektedirler.

Müvekkillerin genç ve hayatlarını devam ettirmeye çalışan kadınlar olduğu düşünüldüğünde iş bu yönde bir ara karar kurulması kendilerine büyük zarar verecektir.

Bu nedenle; MÜVEKKİLLERİMİN ADLİ TIPA SEVK EDİLMEMESİNİ, mahkeme dosyasında mübrez Adli Tıp Kurumu raporları ile yetinilmesini, mahkemenizce gerekli görülmesi halinde ise SANIKLAR LEHİNE HÜKÜMLERİN UYGULANMASINI saygıyla vekaleten arz ve talep ederiz."

Görülebildiği gibi katılan vekili, müvekkillerinin Adli Tıp Kurumu'na sevk edilmesindense sanıklar hakkında lehe hükümlerin uygulanmasını tercih etmektedir. Katılan vekillerinin ATK raporları konusundaki bu paniği, sözde mağdurların Adli Tıp Kurumu'na sevk edilmeleri durumunda HEM FİZİKSEL HEM DE RUHSAL BAKIMDAN ALEYHLERİNDE BİR SONUÇ ÇIKACAĞINDAN ve YALAN SÖYLEDİKLERİNİN ORTAYA ÇIKACAĞINDAN EMİN OLMALARINDAN kaynaklanmaktadır.

Ne acıdır ki, oluşturulan TÜM SAHTE DÜZENİ VE BÜTÜN BU OYUNU AÇIĞA ÇIKARACAK OLAN BU ÖNEMLİ ADLİ TIP DEĞERLENDİRMESİ, KATILAN VEKİLLERİ TARAFINDAN DURDURULMAYA ÇALIŞILMIŞ, DİRENME YASAĞINI İHLAL EDEREK TÜM CEZALARI EZBERE TEKRARLAYAN HAKİM HEYETİ TARAFINDAN DA DURDURULMUŞTUR.

Dilara Aktunç hakkındaki istismar iddialarının yalan olduğuna dair bu son derece önemli delilleri takdirinize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.


[1] https://www.cetinaltunal.com/hashimoto-hastaligi-nedir/