Son Yayınlar

6/recent/ticker-posts

Cezayı Artırmak, Suçun İşlenmesine Çözüm Değildir; Hiçbir Zaman Olmamıştır

Adnan Oktar'dan Duyurudur

Türkiye'de başta kadın cinayetleri olmak üzere, cinayet, saldırı, katliam gibi şiddet içeren suçların son yıllarda ciddi boyutlarda arttığı ve bunlara hiçbir çözüm getirilemediği bilinmektedir. Bu acı tablo, her geçen gün daha da karamsar bir hale gelmekte ve istatistikler, her geçen yıl cinayetlerin ve saldırıların daha fazla ve daha geniş çaplı şekilde işlendiğini doğrulamaktadır.

Gerek yetkililer, gerek basın, gerekse söz konusu suçlar için oluşturulmuş bir kısım platformlar tarafından gündeme yalnızca "cezaları artırmak" önerisi getirilmekte ve bunun bir çözüm olacağına inanılmaktadır.

Akla gelen bu ilk, hatta tek çözüm önerisi, sanki ortadaki bu karamsar tabloyu tamamen ortadan kaldırabilecekmiş gibi ısrarla savunulmaktadır.

Oysa gerçekler o şekilde değildir.

Müvekkil Adnan Oktar, daha önce kadın cinayetleri konusunda yaptığı açıklamalarda, cinayet işlemeye karar vermiş bir erkeğin, zaten bunu bir plan dahilinde gerçekleştirdiğini, bu konuda son derece kararlı olduğunu, bunu yapmak için her şeyi göze aldığını, hatta bir kısmının cinayeti işledikten sonra kendisini de öldürdüğünü belirtmiş ve dolayısıyla her şeyi göze almış, tabir yerindeyse gözü dönmüş bir insanı, herhangi bir ceza veya yaptırımla durdurmanın mümkün olmadığı açıklamıştı. Yapacağı eylem sonunda kendi ölümünü dahi göze alan bir kişinin, herhangi bir ceza tehdidiyle DURDURULAMAYACAĞI, bu cezadan herhangi bir çekincesinin OLMADIĞI, söz konusu kişilerin kararlı oldukları bu eylemleri MUTLAKA GERÇEKLEŞTİRDİKLERİ bilinen bir durumdur. Buna kararlı olan bir kişinin, alacağı muhtemel ceza, ne öncesinde ne de cinayet anında AKLINA BİLE GELMEMEKTE; ONU HİÇ İLGİLENDİRMEMEKTEDİR. Nitekim, yıllar içinde artan cezalar, bu konuda beklendiği gibi bir çözüm oluşturmamış, hatta tam tersine, kadın cinayetleri daha da artış göstermiştir.

"Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu" verilerine göre, 2024 yılı en çok kadın cinayeti ve şüpheli kadın ölümünün gerçekleştiği yıl olmuştur. Platformun verilerine göre geçtiğimiz yıl 394 kadın cinayeti ve 259 şüpheli ölüm gerçekleşmiştir.

İstatistikler, Ceza Artırımının Hiçbir Caydırıcı Etkisinin Olmadığını Göstermiştir:

Bu konuda hem Türkiye hem de dünyada yapılan çalışmalar, cezaları artırma yönteminin, suçları azaltmada HİÇBİR OLUMLU SONUÇ VERMEDİĞİNİ, hatta ceza artırımlarından sonra SUÇLARDA ARTIŞ GÖZLEMLENDİĞİNİ ortaya koymuştur. Konuyla ilgili analizlerden biri şu şekildedir:

"…en uç cezalardan biri olarak görülen idam cezasının etkileri hakkında yapılan analizler, idamın kaldırılmasının veya yeniden yürürlüğe konulmasının (dolayısıyla cezanın ağırlaştırılmasının veya hafifletilmesinin), cinayet gibi vahşi davranışların sıklığını arttırma ya da azaltma yönünde HİÇBİR ETKİDE BULUNMADIĞINI ortaya koymaktadır."[1]

Müvekkile göre bunun sebebi, vahşice cinayet işlemeye karar vermiş olan bir kişinin zihninde, bunun karşılığında ne kadar ceza alacağı düşüncesinin OLMAMASIDIR.

Yapılan bir başka analiz ise, şu sonuçları vermiştir:

"Son yirmi beş yıl içinde, ceza ağırlığının suç oranları üzerindeki etkilerine ilişkin literatür birçok kez incelenmiştir. Çoğu inceleme, DAHA AĞIR CEZALARIN Batı toplumlarında suç oranlarını azalttığına dair tutarlı kanıtların HİÇ OLMADIĞI sonucuna varmıştır. Bununla birlikte, çoğu incelemeci, cezaların ağırlığındaki artırımların, caydırıcı etkilerde bir fark yaratmadığı sonucuna varmakta isteksiz davranmıştır. Bugüne kadar yapılan araştırmaların makul bir değerlendirmesi -özellikle son on yılda yapılan çalışmalara odaklanarak- CEZALARIN AĞIRLIĞININ TOPLUMDAKİ SUÇ DÜZEYİNE HİÇBİR ETKİSİ OLMADIĞIDIR. Artık SIFIR HİPOTEZİNİ kabul etmenin zamanı gelmiştir."[2]

Amerikalı kriminolog Daniel S. Nagin, "Yirmi Birinci Yüzyılda Caydırıcılık" adlı makalesinde, cezanın caydırıcılık üzerindeki etkisiyle ilgili olarak, "suçtan hüküm giymiş bir kişiyi hapse göndermenin, suçu caydırmanın etkili bir yolu olmadığını" ve "cezaların şiddetini artırmanın, suçu caydırmaya yardımcı olmadığını" analiz etmiştir. Daniel S. Nagin'in vardığı bilimsel sonuç şu şekildedir:

"Bazı politika yapıcılar ve uygulayıcılar, cezaevi deneyiminin şiddetinin artırılmasının 'ıslah' etkisini artırdığına ve böylece suçtan hüküm giymiş kişilerin gelecekte suç işleme olasılığını azalttığına inanmaktadır. Aslında BİLİM İNSANLARI, ISLAH ETKİSİNE DAİR HİÇBİR KANIT BULAMAMIŞTIR. CEZAEVLERİ TEKRAR SUÇ İŞLEMEYİ ARTIRABİLİR. ARAŞTIRMALAR, CEZAEVİNİN TEKRAR SUÇ İŞLEMEYİ AZALTMAK YERİNE, DAHA DA KÖTÜLEŞTİREBİLECEĞİNE DAİR KANITLAR BULMUŞTUR. CEZAEVLERİNİN KENDİSİ SUÇ İŞLEMEYİ ÖĞRENME OKULLARI OLABİLİR."[3]

İstatistikler, ezbere savunulan "cezaların artırılması" klişesinin hiçbir işe yaramadığını, hatta kişileri daha da kriminal hale getirdiği sonucuna işaret etmektedir. Müvekkilin işaret ettiği gibi, vahşet artışının sebebi de, çözümü de görmezden gelinmektedir. Sevginin hakim olduğu, medeni ve mutlu bir ülkede, suçu engellemek için "daha fazla ceza"nın asla konuşulmadığı; özellikle ceza yaptırımlarının çok düşük olduğu Avrupa'da hiçbir yetkilinin, yeni inşa edilen cezaevlerini övünç konusu EDİNMEDİĞİ iyi bilinen bir gerçektir.

Pek çok Avrupa ülkesinde, en büyük suç sayılan "adam öldürme"nin dahi cezası çok düşüktür. Bu ülkeler, aynı zamanda, SUÇ ORANLARININ DA DÜŞÜK OLMASIYLA ÖN PLANDADIRLAR. Örneğin, suç oranı en düşük ülkeler arasında olan İsveç'te, kasten adam öldürme suçunun cezası 6 ila 10 yıl arasındadır. Danimarka'da ise, adam öldürme suçuna standart olarak verilen ceza 12 yıldır. Yine Danimarka da, dünyadaki EN DÜŞÜK SUÇ ORANI olan ülkelerden biridir. Anlaşılabileceği gibi, İsveç'te veya Danimarka'da kişileri, insan öldürmekten alıkoyan husus, alacakları ceza değil; halkın medeniyet, mutluluk ve huzur anlayışıdır.

Suçun Önlenmesinin Tek Yolu, İmani ve Sevgiye Dayalı Eğitimdir

Müvekkile göre suçun önlenmesinin yegane yolu,

  • İnsanların kalplerine ALLAH İNANCININ VE SEVGİ ANLAYIŞININ yerleştirilmesi,
  • İnsanların BİRBİRLERİNE SEVGİ DUYABİLMELERİ için özel bir eğitim şeklinin belirlenmesi
  • İnsanların bu yolla ÖFKE VE NEFRETTEN UZAKLAŞTIRILMASIDIR.

Bunun için özel bir strateji geliştirmek, özellikle;

  • Allah'ın yarattığı delillerin güzelliği ve olağanüstülüğünden yola çıkarak insanlara ALLAH SEVGİSİNİ GÖSTERMEK,
  • ALLAH'IN KAİNATI SEVGİ İÇİN YARATTIĞINI ve BUNUN DELİLLERİNİ HER AN GÖSTERDİĞİNİ anlatmak,
  • TÜM VARLIKLARIN, ALLAH'IN TECELLİLERİ OLDUĞUNU insanlara izah etmek gerekmektedir.

Müvekkil, tüm varlıkların Allah tarafından, olağanüstü bir kudret ve sevgi ile yaratıldığını hatırlatmakta ve bu güzellikleri yaratan Allah'ı çok severek, O'nun yarattıklarını da sevmenin mümkün olacağını belirtmektedir.

Müvekkile göre insanlar, tüm yaratılanların Allah'a ait varlıklar olduğunu anladıklarında, O'ndan bağımsız olmadıklarını bildiklerinde, karşılarındakileri Allah'ın birer tecellisi olarak görmeye başladıklarında, kendilerini öfkelendiren şeylerden de uzaklaşacaklardır. Allah'ın sevgi sanatını gördükçe, kesin surette ALLAH'A HAYRANLIK DUYACAK ve O'nun yarattıklarına DERİN SAYGI VE SEVGİ içinde olacaklardır. Bu sağlandığında, değil cinayet, toplumun içinde öfke zihniyeti dahi kalmayacaktır.

Tüm bunları anlatabilmek, önce DERİN BİR İMAN, DERİN BİR KAVRAYIŞ, sonra da ETKİLİ BİR ANLATIM GÜCÜ gerektirir. Allah'ın üstün vasıflarını gereği gibi anlamadan, yaratılıştaki mükemmelliği gereği gibi takdir edemeden bu konularda etki uyandırabilmek zordur.

Müvekkil, işte bu sebeplerle halka ulaşabileceği bir imkanın kendisine verilmesini talep etmektedir. Çünkü müvekkil, 2018 öncesinde bu konuda ciddi bir çalışma yapmış ve halkın nezdinde çok önemli sonuçlar almıştır. Türkiye'de o döneme ait suç oranı istatistiklerine bakıldığında da bu durum rahatlıkla görülebilecektir. Hatta, 2018 tarihi sonrasına, yani müvekkilin cezaevine girişi ile katıldığı canlı yayınların durdurulması ve kitap ve yayınlarının yasaklanmasının hemen sonrasına ait istatistiklere bakıldığında da suç oranlarındaki ani artış dikkat çekicidir.

Müvekkil, Kendisine İmkan Verildiği Takdirde, Suç Oranlarının Düşmesine Vesile Olacağını Belirtmektedir

Müvekkil, gerek canlı sohbetleriyle gerekse makaleler, kitaplar ve belgeseller yoluyla halka ulaşabildiği dönemlerde, ALLAH'I TÜM ÖZELLİKLERİ VE GÜZELLİKLERİ İLE İNSANLARA TANITMIŞ ve ALLAH'IN İNSANLAR İÇİN İSTEYİP BEKLEDİĞİ SEVGİNİN TARİFİNİ MÜKEMMEL ŞEKİLDE YAPMIŞTIR.

Allah'ın sevgi için yarattığının bir delili olarak, aşağıdaki ayeti hatırlatmaktadır:

"Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Gerçekten benim Rabbim, esirgeyendir, SEVENDİR." (Hud Suresi, 90) 

Müvekkile göre, kainattaki muhteşem eserleri görmek, Allah'ı tanımak ve çok sevmek için önemlidir. Tüm bunların gösterilmesi ve insanlara Allah'ın tanıtılması, insanların, Allah'ın yarattıklarına, dolayısıyla etraflarındaki diğer insanlara da sevgiyle bakmalarını sağlayacaktır.

Müvekkil, gerçek İslam anlayışının, Kuran ve Kuran ile mutabık hadisler yoluyla tarif edildiğini anlatmış ve Kuran ayetleriyle delillendirerek, insanın, kadının, tüm varlıkların SEVGİ İÇİN YARATILDIKLARINI ve bu KAİNATIN AMAÇSIZ YARATILMADIĞINI izah etmiştir.

Anlattığı İslam anlayışı ile, insanın; nefret, öfke, kıskançlık, zulüm, çıkarcılık üzerine yaratılmadığını, aksine, güzel olan şeylerle GÜZELLEŞTİĞİNİ, diğer insanları severek DAHA BÜYÜK NİMETLERLE DONATILDIĞINI, fedakarlık, vefa, sevgi, sadakat, diğergamlık ile ÜSTÜN OLACAĞINI anlatmıştır.

İSLAM'IN KOLAY OLDUĞUNU, HERKESİN ALLAH'A YAKIN OLABİLECEĞİNİ, HERKESİN ALLAH'A DOST OLABİLECEĞİNİ, dindarlığın, güzellik ve nimetlerden mahrum kalmak anlamına gelmediğini izah etmiştir.

Allah için sevmenin sırrını anlatmış; insanları ve yaratılmış tüm varlıkları, onların kişisel vasıflarına göre değil, ALLAH İÇİN SEVMEK GEREKTİĞİNİ açıklamıştır.

Ümitvar, şevkli, mutlu ve enerjik bir gençliğe vesile olmuştur.

Kadına zulmetmek, hatta onu yok etmek isteyen zihniyetin; kendisi dışında tüm varlıklara, hayvana, bitkiye dahi nefretle bakan anlayışın, bağnazlığa ait bir anlayış olduğunu ve bu zihniyetin İslam'da asla yeri olmadığını Kuran'dan delillerle anlatmıştır.

Müvekkil, ALLAH'I TANITAN, KURAN'A DAYANAN GÜÇLÜ, TARTIŞILMAZ VE İKNA EDİCİ FİKİRLERLE VE DELİLLERLE izahlarda bulunduğu için, anlatımları her zaman insanlar üzerinde GÜÇLÜ ETKİ bırakmıştır. Onun bu anlatımları ile, Allah'ı sevmeyi ve diğer tüm varlıkları O'nun tecellisi olarak sevmeyi anlayabilen insanlar oluşacaktır. Tüm bunları anlayabilen bir insanın, vahşete, cinayete, saldırıya yönelmesi, kuşkusuz ki mümkün değildir.

Müvekkil bunu başaracağından emindir. Ülkemizde gitgide artan ve artış hızı ciddi boyutlara ulaşan saldırı, cinayet ve kadın cinayetlerini TAM ANLAMIYLA DURDURABİLİR.

Bunun için, müvekkilin daha önce yaptığı çağrıyı tekrar hatırlatıyoruz ve müvekkile, çeşitli görüşmeler yapabileceği bir imkan tanınmasını ve görüşlerini halka ulaştırabileceği bir ortamın oluşturulmasını talep ediyoruz. Daha önce de belirttiğimiz gibi, müvekkilin bu hususta, cezaevinden çıkarılma gibi bir şartı yoktur. Sadece fikirlerini ulaştırabileceği kişilerle görüşmeler yapmayı ve daha önce yayınlanmış olan sohbetlerinin, makalelerinin, sitelerinin ve kitaplarının yeniden halka ulaştırılmasının sağlamansını istemektedir.

Sonuç:

Ne cezaların artırılmasının ne Diyanetin girişimlerinin ne de yetkililer nezdinde alınan tedbirlerin şu ana kadar bir sonuç vermediği; mevcut durumun daha vahim bir şekle büründüğü ortadadır. Bu konuda daha ciddi vakalarla karşı karşıya gelmeden ve ÇOK BÜYÜK PİŞMANLIKLAR YAŞAMADAN ÖNCE, müvekkile bu konuda imkan verilmesi oldukça önemlidir. DAHA FAZLA ZAMAN KAYBETMEDEN, DAHA FAZLA KAYIP VERMEDEN, bu talebin değerlendirilmesi elzemdir. Müvekkil, tüm bu konularda başarıya ulaşacağından ve suç oranlarının ciddi şekilde düşmesine vesile olacağından -Allah'ın izniyle- emindir. Dolayısıyla bu konuda acele edilmeli ve müvekkilin bu talebi dikkate alınmalıdır.

Müvekkilin görüşlerini takdirinize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.25.08.2025

 

[1] https://onlinelibrary.wiley.com/doi/abs/10.1111/j.1943-278X.1983.tb00008.x

[2] https://www.journals.uchicago.edu/doi/10.1086/652230

[3] https://nij.ojp.gov/topics/articles/five-things-about-deterrence

Yorum Gönder

0 Yorumlar