
MÜVEKKİL ADNAN OKTAR’DAN BASIN DUYURUSU
Geçtiğimiz günlerde sokakta şortla dolaştığı için hiç tanımadığı bir kadının saldırısına uğrayan genç bir kızın yaşadıkları, saldırıya ilişkin videonun sosyal medyada yayınlanmasının ardından kamuoyunun gündemine gelmiştir.
Müvekkilin konuyla ilgili düşünce ve yorumları şu şekildedir:
Çeşitli hakaretler eşliğinde genç kıza saldıran kadının bu saldırıyı, genç kızın güzelliği, düzgün fiziği ve beğenilip ilgi görmesi gibi sebeplerden duyduğu kıskançlık, haset ve öfke hisleriyle gerçekleştirdiği yayınlanan videodan anlaşılmaktadır.
Ancak bu saldırının gerçekleşmesinde, 1 Ağustos’ta Diyanet İşleri Başkanlığı’nın talimatıyla yaklaşık 90 bin camide okutulan ancak toplumun geniş bir kesiminde “BAŞÖRTÜSÜ DAYATMASI” şeklinde algılanan Cuma Hutbesinin büyük bir payı bulunduğu da görülmektedir.

Bilindiği üzere durumdan vazife çıkarma meraklısı cahil bir kesim tarafından Diyanet’in hutbeleri adeta bir fetva gibi görülüp algılanmaktadır.
Bu sebeple Diyanet İşleri Başkanlığı görüş, beyan ve açıklamalarında sorumlu ve adil davranmalı; çarşaflı ve başörtülü kadınların hakkını savunduğu kadar dekolte giyimli kadınların hakkını da savunmalıdır. Kuran’ın ruhuna uygun olmayan izah ve açıklamalardan şiddetle kaçınmalıdır.
Aynı zamanda siyasetçilerimiz de olaylara benzer bir sorumlulukla yaklaşmalı; beyan ve açıklamalarında, Allah’ın Kuran’da “kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun”[1] Ayetinde emrettiği gibi adil davranmalıdırlar. Bu saldırı kendi kızına ya da eşine yapılmış olsa veya başörtülü, çarşaflı başka bir hanıma yapılmış olsa göstereceği tavırdan başka bir tutum sergilememelidirler.
Çünkü çarşaflı ya da başörtülü bir kadına hakaret edilmesi ya da saldırılması ne kadar yanlışsa, dekolte giyimli bir kadına hakaret edilip saldırılması da o kadar yanlıştır. Kaldı ki dekolte giyim tarzı toplumun çok geniş bir kesimi tarafından benimsenmektedir. Bugün Kadıköy, Nişantaşı, Bağdat Caddesi gibi hemen her semtte genç kız ve kadınlar dekolte kıyafetlerle dolaşmaktadır. Ülkemizin sahil kesimleri, otel ve gece kulüpleri de eğlenmek isteyen, bikinili, mayolu, dekolte giyimli insanlarla doludur. Başörtülü birçok genç kız dahi dekolte olarak nitelenmese bile vücut hatlarını belli eden kıyafetler tercih etmekte, makyaj yapmakta, küpe, bilezik, halhal gibi takıları görünür şekilde kullanmaktadırlar. Bu kadınların hepsinin giyim tarzına ve zevkine, yaşam biçimine ve inançlarına saygı göstermek, inandıkları ve rahat ettikleri gibi yaşamaları için özgürlük sağlamak başta Diyanet olmak üzere tüm kurumların sorumluluğudur.
Kaldı ki ne Sayın Cumhurbaşkanımız ne de AK Parti iktidarı kadınların özgürlüğünden, diledikleri gibi giyinmelerinden ve yaşamalarından -normal olarak- bir rahatsızlık da duymamakta; aksine sahillerimizden, otellerimizden ve gece kulüplerimizden beslenen turizm sektörünü harekete geçirmek ve milli geliri artırmak için gereken her türlü tedbiri de almaktadırlar.



HAKARET EDEREK, SÖZLÜ ya da FİİLİ SALDIRILARDA BULUNARAK GENÇ KIZ ve KADINLARIN YAŞAM TARZLARINI veya KIYAFET TERCİHLERİNİ DEĞİŞTİRMEK MÜMKÜN OLMADIĞI GİBİ BÖYLE BİR YÖNTEM VEYA ÜSLUBUN KABUL GÖRMESİ DE İMKANSIZDIR.
Bu sebeple vatandaşlarımızın, ister dekolteli, mini etekli olsun ister başörtülü, çarşaflı olsun kıyafeti ya da yaşam tarzı sebebiyle sözlü veya fiili saldırılara maruz kalan genç kız ve kadınları görmeleri halinde, ASLA SESSİZ KALMAMALARI, EL BİRLİKLİĞİ EDİP SALDIRIYA UĞRAYAN HER KİMSE, ONU SAVUNUP KORUMALARI SON DERECE ÖNEMLİDİR.
ÇÜNKÜ BAĞNAZLIKLA SAMİMİ DİNDARLIK ARASINDA ORTA BİR YOL YOKTUR

Bağnazlık ile dindarlık arasında maalesef ki orta bir yol yoktur. Çünkü bağnaz zihniyet ısrarla, doğru olanın kendi fikirleri olduğunu ileri sürmekte ve buna delil olarak da -içerisinde Kuran’a alenen aykırı binlerce uydurma hadis bulunmasına rağmen- bazı hadis kaynaklarını göstermektedir. Bu sebeple de kendilerinin (güya) ehli sünnet itikadı doğrultusunda yaşadıklarını ve doğru yolda olduklarını iddia etmektedirler.
Allah, indirdiği kitaplarda yer almayan birtakım hurafelerin ve sonradan uydurulmuş hüküm ve ibadetlerin zaman içinde insanlar tarafından dine eklenme çabasını Kuran'da, “SONRADAN TÜRETİLEN BİR RUHBANLIK” ifadesiyle tanımlamaktadır. Bu sapkınlığın, İslam öncesi geçmiş dinlerde de yaşandığını Allah Kuran’da şöyle bildirmektedir:
Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik; ona İncil'i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bid'at olarak) TÜRETTİKLERİ RUHBANLIĞI İSE, BİZ ONLARA YAZMADIK (EMRETMEDİK). Ancak Allah'ın rızasını aramak için (TÜRETTİLER). Ama buna da gerektiği gibi uymadılar. (Hadid Suresi, 27. Ayet)
Kuralcı, yasakçı, katı ve taassuplu bir zihniyete sahip olan bu bağnaz, diğer tabiriyle gelenekçi veya ortodoks kesim, tarih boyunca her dönemde var olmuştur. Gönderilen her hak dinin içinde zaman içinde sızıp yuvalanmış, ardından çoğalıp yayılmıştır. Bu bağnaz topluluk, haşa Allah'ın indirdiği kitapları yeterli görmeyerek, din adına çok sayıda hurafeler, sahte kurallar, emirler ve yasaklar uydurmuştur. Bunları da, insanlara güya orijinal hak din gibi göstermeye ve dayatmaya çalışmıştır.
Bağnazlar, yasak ve kural uydurmakta öyle ileri gitmişlerdir ki dinin yaşanmasını, ibadetlerin yerine getirilmesini neredeyse imkansız, içinden çıkılmaz hale getirmişlerdir. Sonuçta, türettikleri bu ruhbanlığa, yani uydurdukları sahte dine, Allah'ın ayette bildirdiği gibi, KENDİLERİ BİLE UYAMAMIŞLARDIR.
Günümüzde de benzer şekilde ülkemizde, Kuran'la ve İslam'la uzaktan yakından ilgisi bulunmayan katı, bağnaz, uydurulmuş kural ve ibadetlerle, hurafelerle, hikayelerle doldurulmuş çarpık bir din anlayışı sanki gerçek İslam'mış gibi toplumumuza empoze edilmeye çalışılmaktadır. Daha da vahimi bu sahte din, zorla ve baskıyla insanlara dayatılmaya çalışılmaktadır. Ancak bu ısrar ve dayatma, toplumun bu bağnaz yapılanmadan gittikçe artan şekilde rahatsızlık ve huzursuzluk duymasına da sebep olmaktadır.
Nitekim AK Parti’nin kurulduğu dönemdeki özgürlükçü yaklaşımının zaman içerisinde zayıflaması ve bu bağnaz zümrenin partinin görüş ve politikaları içerisindeki baskın etkisinin gittikçe artması neticesinde, toplum nezdinde AK PARTİ’YE DUYULAN GÜVEN ve TEVECCÜHTE GÖZLE GÖRÜLÜR BİR AZALMA YAŞANMASINA sebep olmaktadır.
BİLMEDEN ÇAĞIRDIKLARI SİSTEM ASLINDA AFGANİSTAN-TALİBAN MODELİNE BENZER BİR YAPIDIR
Bazı kimselerin dekolteye karşı olarak bilmeden savundukları bu sistem aslında Afganistan’ın Taliban sistemidir. Ancak böyle bir sistemin nasıl bir bela ve açmaz olduğunun bu kişiler farkında değillerdir. Allah esirgesin böyle bir sistemin gelmesi halinde -bu sistemi çağıran kimseler de dahil olmak üzere- insanların en ufak bir hatalarında dahi feci şekilde cezalandırılacakları son derece acımasız, gaddar ve vahşi bir ortamın oluşacağı açıktır.
Bu sistemde Allah’ın indirdiği Kuran’ı yeterli görmeyip, binlerce uydurma hadise dayanarak sonradan dine eklenen hurafeler, sahte kurallar, emirler ve yasaklar sebebiyle;
- Sakalını kesen erkeklerin feci şekilde dövüleceklerinin, sakal kesmekte ısrar ederlerse de öldürüleceklerinin,
- Kravat takan erkeklerin cezalandırılacaklarının,
- Kadınlarla erkeklerin aynı iş yerinde, toplu taşıma aracında, okulda bir arada bulunamayacaklarının, bu kurala uymayanların ağır şekilde karşılık göreceklerinin,
- Namaz kılmayanlara zorla namaz kıldırılacağının, kılmamakta direnenlerin öldürüleceğinin,
- Oruç tutmayanların ölümle cezalandırılacaklarının,
- Genç kız ve kadınların okula gidemeyecekleri, çalışamayacakları, izin almadan sokağa çıkamayacak ya da erkeklerle telefonla dahi konuşamayacaklarının, aksi davranışta bulunanların sokak ortasında kırbaçlanacaklarının,
- Kadın ve erkeğin zina yaptığına dair şüphe oluşması durumunda taşlanarak öldürme cezasının uygulanacağının,
- Kadınların dövülmesinin hayatın olağan bir haline geleceğinin, eşini döven adamın ise ceza dahi almayacağının,
farkında bile değillerdir.
Bilgisizce savundukları bağnazlığın, toplumu kaçınılmaz şekilde Taliban benzeri bir sisteme doğru hızla sürükleyeceğini de ön görememektelerdir. Unutmamak gerekir ki Afganistan her zaman böyle bir ülke değildi. Modern kadınların sokaklarında dolaştığı, edebiyatta ve sanatta ilerlemiş bir ülke iken bugün karanlığa gömülmüş olması yavaş yavaş gelişen bir sürecin neticesi oldu. Taliban modeline açılan kapı bir daha kapanamadı.








DEVLETİMİZİN VE SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZIN ÖZGÜRLÜKLERİ SINIRLAYAN DEKOLTE KARŞITI BİR POLİTİKASI YOKTUR.
Yaptıkları sosyal medya paylaşımlarından ve çeşitli açıklamalarından, bazı kimselerin kendilerince Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’a kendilerini beğendirmek amacıyla bağnazlığı savundukları ya da savunuyor göründükleri kamuoyunun malumudur.
Ancak bu kimseler tamamıyla yanlış bir algıya kapılmakta; ne Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın ne Devletimizin ne de Hükümetimizin ÖZGÜRLÜKLERİ SINIRLAYAN DEKOLTE KARŞITI BİR POLİTİKASININ OLMADIĞINI görememekte; Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın Modern bir İslam anlayışını savunduğunu anlayamamaktadırlar.
Halbuki başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi olmak üzere birçok devlet yetkilisi katıldıkları toplantı ve davetlerde dekolte kıyafetli, mini etekli kadınlar ve sanatçılarla ile bir araya gelmekte, onlarla fotoğraf çektirmekte, hatta birlikte şarkılar, türküler söylemekte bir sakınca da görmemektedirler.




Bunun yanında devletin resmi kanalı olan TRT EKRANLARINDA dekolte, dans, müzik ve eğlence alabildiğine yer bulurken, kadın ve erkeklerin bir arada sergiledikleri çeşitli dans görüntülerinden bir rahatsızlık duyulmamaktadır. Ki kanaatimizce rahatsızlık duyulmasını gerektiren bir durum da yoktur.











Ayrıca KADIN SPORCULARIN jimnastik, güreş, voleybol gibi spor dallarındaki doğal hal ve görüntüleri de TRT KANALLARINDA sıklıkla yayınlanıp gösterilmekte; bu konulara ilişkin kimsenin herhangi bir çekincesi ya da rahatsızlığı bulunmamaktadır.









Ayrıca KADIN SPORCULARIN jimnastik, güreş, voleybol gibi spor dallarındaki doğal hal ve görüntülerinden Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın da rahatsızlık duymadığı bilinmektedir. Nitekim müsabakalar esnasında giydikleri kıyafetler sebebiyle zaman zaman bağnaz bir zümrenin sosyal medya üzerinden sözlü hakaret ve saldırılarına maruz kalan kadın voleybol milli takımımız ile Ayşe Begüm Onbaşı gibi kadın jimnastikçilerimizin Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde Sayın Erdoğan tarafından bizzat kabul edilmeleri bu bağnaz zümreye verilmiş en güzel en anlamlı cevap olarak değerlendirilmektedir.






Saygılarımızla kamuoyunun bilgilerine sunarız. 22.08.2025
[1] Nisa Suresi, 135. Ayet
0 Yorumlar