Son Yayınlar

6/recent/ticker-posts

Müvekkil Adnan Oktar’dan Akit Medya Grubu Nezdinde Sağ Görüşlü Bazı Basın Mensuplarımıza Önemli Bir Hatırlatma

Geçmişte Akit Medya Grubu mensuplarının başını çektiği sağ görüşlü bir kısım gazetecilerin, Musevilerle yakın ilişki içerisinde olması sebebiyle müvekkil Adnan Oktar’ı ağır şekilde eleştirdikleri kamuoyunun malumudur. Ancak bunu yaparken gözden kaçırdıkları çok önemli 2 husus bulunmaktadır.  Konuyla ilgili müvekkilin düşünce ve yorumları şöyledir:

Birincisi;

Allah’ın Kuran’da MUSEVİLERE DÜŞMAN OLUNMASINI EMRETMEMİŞ OLMASIDIR.

İkincisi;

Başta CUMHURBAŞKANIMIZ SAYIN ERDOĞAN OLMAK ÜZERE, çok sayıda Bakan ve AK Parti Milletvekili ile birçok devlet büyüğü ve bürokratın da HER DÖNEMDE MUSEVİLER İLE YAKIN İLİŞKİ İÇERİSİNDE OLMUŞ OLMASIDIR.   

 --- BİRİNCİSİ --- 

ALLAH, KURAN’DA MUSEVİLERE DÜŞMAN OLMAYI EMRETMEMİŞTİR

Her şeyden önce Museviler Kuran’a göre Kitap Ehli ve Hz. Yakup’un evlatlarıdır. Kuran'da çok sayıda ayette bundan bahsedilmekte ve dindar Musevilerin güzel yönleri anlatılmaktadır. Bir insana sırf Musevi olduğu için düşmanlık duymak, Kuran'a uygun bir davranış değildir. Aksine Musevilere düşman olmak gerektiğine inanmak yanlış bir tutumdur.

Kuran’a göre, Müslümanlar Museviler’in yemeğini yiyebilir, Musevi hanımlarla evlenebilirler. Evlilik iki aileyi tek aile haline getiren, en yakın sosyal ilişkilerin kurulmasını sağlayan bağdır. Musevi bir hanımla evlenmiş olan birinin eşinin ailesini düşman olarak görmeyeceği açıktır. Allah böyle bir düşmanlık istemiş olsa Musevi bir hanımla evlenmeye, ailesiyle akrabalık bağı kurmaya izin vermeyeceği gibi Müslümanlara Musevilerin yemeğini de helal kılmazdı.

“Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (KENDİLERİNE) KİTAP VERİLENLERİN YEMEĞİ SİZE HELAL, SİZİN DE YEMEĞİNİZ ONLARA HELALDİR. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile SİZDEN ÖNCE (KENDİLERİNE) KİTAP VERİLENLERDEN ÖZGÜR VE İFFETLİ KADINLAR DA, NAMUSLU, FUHUŞTA BULUNMAYAN VE GİZLİCE DOSTLAR EDİNMEMİŞLER OLARAK -ONLARA ÜCRETLERİNİ (MEHİRLERİNİ) ÖDEDİĞİNİZ TAKDİRDE- SİZE (HELAL KILINDI.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır.” (Maide Suresi, 5)

Nitekim Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) de kendi döneminde Musevilerle yakın ilişki içerisinde olmuştur. HATTA EŞLERİNDEN İKİSİ MUSEVİDİR. Bunlar Reyhâne bint Zeyd ile Safiyye bint Huyey’dir.

Asıl ismi Zeyneb olan Hz. Safiyye, Benî Nadir reisi Huyey bin Ahtab'ın kızı idi. Annesi ise, Benî Kurayza Yahudileri reisleri eşrâfından olan Semevel'in kızı Berre idi.[1]

“Savaş sonrası Resulullah onu kendi nikahına almıştır. Bu evlilikle Yahudilerin önemli bir bölümüyle akrabalık kurulmuş, onların Müslümanlığı yakından tanımaları imkânı sağlanmış ….. ve Müslümanlığın sınırları bu vesileyle genişlemeye yüz tutmuştur.” [2]

“Hz. Peygamber’in iki câriyesinden biri olarak kaydedilen Reyhâne ise, … Benî Kurayza’ya mensup bulunduğu belirtilmiş, Benî Nadîr’den olduğu görüşü zayıf sayılmıştır...” [3]

MÜSLÜMANLAR, ŞİZOFRENİK BİR ZİHNİN ÜRÜNÜ OLDUĞU İZLENİMİ VEREN UYDURMA HADİSLERE ALDANMAMALIDIRLAR

Apaçık olan Kuran ayetlerine rağmen bazı Müslümanlar tarafından körü körüne savunulan Musevi düşmanlığı -şizofrenik bir zihnin ürünü olduğu izlenimi veren- bazı uydurma hadislerden kaynaklanmaktadır. Musevi karşıtlığı konusunda belki de en yoğun olarak kullanılan hadis ise, GARGAT AĞACI ile ilgili uydurma bir hadistir.

Bu uydurma olan hadise göre taşın veya ağacın arkasında bir Musevi olduğu takdirde bu kişi öldürülmelidir. Bu mantık dışı ve Kuran’a hiçbir şekilde uymayan zihniyete göre söz konusu Musevi bir çocuk da olabilir, hiçbir günahı olmayan bir kadın ya da ihtiyar da olabilir. Ağacın arkasında vasfı ne olursa olsun bir Musevi olduğunda taş ve ağaç bir şekilde bunu Müslüman kişiye haber vermekte ve o Musevi de ne olursa olsun mutlaka öldürülmektedir.

Her şeyden önce bir ağacın konuştuğunu ya da konuşacağını iddia etmek sağlıklı bir zihnin ürünü değildir. “Gaipten sesler duymak ya da eşyaların kendileriyle konuştuğu iddiasında bulunmak” gibi şizofrenik zihin alametleri içeren bu uydurma hadis

KURAN’A GÖRE BU DURUM AÇIK BİR CİNAYETTİR.  

Kendisini Müslüman olarak gören bir kişi bu tip uydurma bir hadise inanıp da, “Ağaç bana emir verdi” diyerek ağacın arkasındaki Museviyi vuruyorsa, öldürülen Musevi belki cennete gidebilir ama kendisi tevbe etmediği sürece ahirette cinayet işlemiş olmanın günahıyla cezalandırılacağı açıktır.

Kaldı ki, böyle bir uydurma hadisi öne sürerek psikopat ve saldırgan ruhlu biri de kolaylıkla “taş bana emir verdi” veya “ağaç bana haber verdi” gibi bir yalanla ortaya çıkabilir ve katliam yapabilirler. Nedeni sorulduğunda, “ağaçtan gelen emri” öne sürebilir.

Kuşkusuz bu alenen zulüm ve cinayettir. Allah’ın indirdiği dine göre değil kendi batıl inançlarına göre hüküm verenleri, din adına zulmü meşrulaştırmaya çalışanları Allah Kuran’da aşağılamış ve kınamıştır:

Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? Hiç mi öğüt alıp-düşünmüyorsunuz? Yoksa sizin apaçık olan bir deliliniz mi var? Eğer doğru söylüyorsanız, öyleyse getirin kitabınızı.” (Saffat Suresi, 154-157)

MAİDE SURESİ 51. AYETİ, GERÇEK ANLAMINDAN SAPTIRILMAKTADIR

Birçok Kuran tercümesinin aksine, Maide Suresi’nin 51. Ayetinde MÜSLÜMANLARIN MUSEVİLER İLE DOST OLMALARI YASAKLANMAMAKTADIR. Allah bu Ayette Müslümanların MUSEVİLERİN YÖNETİMİ, İDARESİ YA DA HUKUKU ALTINA GİRMEMESİ gerektiğini açıklamaktadır.

“EY İMAN EDENLER, YAHUDİ VE HRİSTİYANLARI VELİLER EDİNMEYİN; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.” (Maide Suresi, 51)

Ayette geçen “veliler” kelimesi bazı tercüme ve tefsirlerde “dost” olarak kullanılmış, bu da bir çok yanlış yorum ve uygulamaya sebep olmuştur. Bu ayette “veliler” kelimesi iki kere geçmektedir. Biri “evliyau” kelimesi, "koruyucular, kanun nazarında sorumlular, evliyalar, efendiler, sahipler, malikler” anlamındadır. Diğeri ise “Yetevellehum”dur. Bu da “bakımını üstlenir, hakim duruma geçer, yönetimi ele alır” anlamındadır. Yani bu ayette geçen “veli” kelimesi “yönetim” anlamına gelmektedir. İnsani bir dostluktan ya da samimi ilişkiden değil, siyasi anlamda yönetilme, korunma ve gözetilmeden bahsedilmektedir. Allah Müslümanlara, “onların (Hristiyanların ve Yahudilerin) yönetimi altına girmeyin” diye bildirmektedir. (Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı, Kuran Meali)

SAMİMİ DİNDAR MUSEVİLER İLE ATEİST SİYONİSTLER BİRBİRİNE KARIŞTIRILMAMALIDIR

Müvekkil Adnan Oktar, ateist Siyonistler ile samimi dindar Musevileri birbirine karıştırmamak gerektiğine ilişkin görüşlerini, 22 Nisan 2008 Tarihli Türkmeneli TV’de yayınlanan bir röportajında şu sözlerle ifade etmiştir.

“Samimi Yahudileri çok severim ben. Allah’a dua eder, ibadet eder, Allah’tan korkar, helale harama dikkat ederler. Bu insanlardan kimseye zarar gelmez, bakın diyorum, ateist Siyonistler yani Allah’sız kitapsızdır bunlar ve zalimdir. Bunların zulmüne karşı çok dikkatli olmak lazım. Bunların amacı önce bölgeyi tamamen ele geçirmek, arkasından bütün dünyayı ele geçirmek, sonra da bütün dünyaya zulüm etmek. Dünyayı köle haline getirmek. GERÇEK MUSEVİLER BUNLARA ŞİDDETLE KARŞILAR VE HİÇBİR ŞEKİLDE KABUL ETMEZLER. TEVRAT’TA, BU YAPILAN ZULÜM ŞİDDETLE TELİN EDİLİYOR. TEVRAT’TA BÖYLE BİR HÜKÜM YOK.” 

Müvekkil Adnan Oktar ayrıca “Gelin Birlik Olalım” adlı kitabında da samimi dindar Museviler ile Ateist Siyonist ayrımına dikkat çekmiş; Ateist Siyonistlerin kan dökücü vahşi tavırlarının Tevrat Hükümlerine de aykırı olduğunu şöyle açıklamıştır:

“Unutmamak gerekir ki ateist Siyonistlerin söz konusu fanatizmi, yine Tevrat'ta yer alan diğer açıklamalarla da çelişmektedir. “Kan dökenlerin telkinlerini dinlememek” ve “kötülük görmeye dayanamamak” Tevrat'ta Yahudilere bildirilen hükümlerdir. (İşaya, Bap 33, 15) Fanatikler, Tevrat'ta şiddetin ve zulmün kınandığına dair açıklamaların hepsini göz ardı ederek, kin ve öfkeye dayalı bir inanış oluşturmuşlardır ve bu yolla dünya hakimiyetine ulaşacaklarını sanmaktadırlar. Oysa şiddet ve saldırganlık içeren, huzuru ve düzeni bozan hiçbir ideolojinin başarıya ulaşması mümkün değildir. Şiddet, her zaman için yalnızca yıkım getirir. Bu yıkımın önlenmesinde fanatiklerin çarpıtma ve yanılgılarının deşifre edilmesi, daha fazla insanı etkileri altına almalarını engelleyecek ve hatta kendilerinin de doğruyu görmelerine aracı olabilecektir.

Bu nedenle samimi olarak Allah'a iman eden Yahudilerin, şiddet yanlısı, ateist Siyonistleri de bu tehlikeden koruyabilmek için, kitaplarında yer alan hak hükümlere uymaları ve barışın savunucuları olmaları gerekmektedir.

Özetle, Allah bir toplumu içindeki çocuklar, kadınlar, masumlar, mazlumlar dahil toptan lanetlemez ve düşman kılmaz. Bu, Allah’ın sonsuz Şanına ve Adaletine yakışmaz. Böyle bir iddiada bulunanlar, Musevileri sırf Musevi oldukları için düşman ilan edenler, bu düşmanlıklarına da sahte hadisleri delil gösterenlerin üslup ve tutumları Kuran’a uygun değildir.

--- İKİNCİSİ --- 
CUMHURBAŞKANIMIZ SAYIN ERDOĞAN ve AK PARTİ HÜKÜMETİ HER DÖNEMDE İSRAİL ve MUSEVİ CAMİASIYLA YAKIN İLİŞKİ İÇERİSİNDE OLMUŞTUR

Musevi gazeteciler, siyasetçiler ya da din adamlarıyla biraraya gelmek, dostluk ve barışın tesisi gibi hayırlı amaçlar için görüşüp konuşmak, ASLA BİR SUÇ veya ŞAİBELİ BİR DURUM DEĞİLDİR. 

Kaldı ki böyle bir faaliyet suç olsa, en başta ne Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ne de çok sayıda bakanımız Musevi hahamlar, siyasetçilerle ve gazetecilerle biraraya gelmez, onlarla konuşmaz, görüşmez ve çeşitli toplantılarda bulunmazdı. 

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan devletimizin ve milletimizin hayrına vesile olacak her türlü konuda görüşmeler yapmak amacıyla Musevi siyasetçileri ve din adamlarını kimi zaman zaman Beştepe’de ağırlarken kimi zaman da katılmış olduğu yurt dışı gezilerinde onları kabul etmektedir. 

Bu görüşme ve kabullerden öne çıkan bazılarını şöyle sıralayabiliriz;

  • 2005 yılında dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, dönemin İsrail Başbakanı Ariel Sharon ile görüşmüş ve "antisemitizm (MUSEVİ KARŞITLIĞI) insanlık suçudur"ifadelerini kullanmıştır. Bu ziyaret sırasında askeri ve ticari anlaşmalar yapılmış ve sonraki yıllarda gelişecek ticari-ekonomik ilişkilerin temelleri bu görüşmede atılmıştır


  • Haziran 2005’te ABD merkezli ırkçılık ve ayrımcılık karşıtı Musevi sivil toplum kuruluşu Anti-Defamation League (ADL),soykırım döneminde Musevileri kurtaran tüm Türk diplomatlar adına Sayın Erdoğan’a bir ödül vermiştir. Sayın Erdoğan burada yaptığı konuşmada ANTİSEMİTİZMİN TÜRKİYE’DE YERİ YOKTUR” ve “YAHUDİ SOYKIRIMI TARİHTEKİ EN BÜYÜK SUÇTUR ifadelerini sarfetmiştir.  

  • 2007 yılında Türkiye'yi ziyaret eden İsrail Devlet Başkanı ŞİMON PERES’İN TBMM’DE KONUŞAN İLK İSRAİL DEVLET BAŞKANI OLMASI, Ak Parti hükümeti döneminde gerçekleşmiştir.Bu durum, dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Musevilere karşı pozitif yaklaşımını gösteren örneklerden yalnızca biridir.

  • Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Mart 2016 tarihinde ABD'ye yaptığı bir ziyaretinde ABD Musevi Lobisi'nin ileri gelen temsilcileriyle görüşmelerde bulunmuştur. Görüşme ulusal basına da yansımış ve haber 31 Mart 2016 Tarihli Sözcü Gazetesi’nin internet sitesinde “Erdoğan bakın kiminle görüştü” manşetiyle yer almıştır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Washington temasları 'sürprizlerle' dolu… Erdoğan’ın temasları kapsamında en ilgi çekenlerden biri de, ABD’DEKİ MUSEVİ LOBİSİ İLE GÖRÜŞMESİ oldu... Foxman’ın mensup olduğu ADL (Anti Defamation League) dışında, Erdoğan’la görüşen Amerika’daki etkin Musevi kuruluşları arasında, B’nai B’irth, Başkanlar Konferansı, Dünya Musevi Kongresi, AIPAC, Baltimore Musevi Konseyi üyeleri de bulunuyor.

Foxman, Sayın Erdoğan’ın 2003 yılında “Musevi Cesaret ödülü”nü elinden aldığı kişidir.

Yahudilerin kurduğu İftira ve İnkârla Mücadele Birliği'nin (ADL) Başkanı Abraham Henry Foxman (Yukarıda) 

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın ABD'ye yaptığı ziyareti esnasında kabul ettiği, aralarında ADL Başkanı Abraham Henry Foxman’ın da bulunduğu ABD’deki Musevi Lobisi'nin ileri gelen 12 temsilcisinin genel listesi ise şöyledir:

  • 25 Aralık 2021 tarihinde bir toplantı için İstanbul’da bulunan Türk Yahudi Toplumu Hahamlar İttifakı Üyeleri” Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın davetlisi olarak Cumhurbaşkanı’nın gönderdiği özel uçakla Ankara’ya gitmiş ve Beştepe’de Sayın Erdoğan tarafından kabul edilmişlerdir.

  • Bir diğer görüşme 23 Eylül 2019 tarihinde, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan Birleşmiş Milletler 74. Genel Kurul görüşmeleri için ABD’nin New York kentinde bulunduğu sırada, Hilton Midtown Otel’de gerçekleşmiştir.

  • Musevi hahamlarla bir diğer görüşme ise Eylül 2022’de, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler’in 77. Genel Kurulu'na katılmak amacıyla ABD’nin New York kentinde bulunduğu esnada BM binasının hemen karşısında yer alan “Türk Evi”nde gerçekleşmiştir. Bu ziyarette Sayın Cumhurbaşkanı ile birlikte dönemin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Ömer Çelik, Washington Büyükelçisi Murat Mercan ile çok sayıda bürokrat ve hükümet yetkilisi de yer almışlardır. 

SONUÇ OLARAK;

Buraya kadar yalnızca bazı örneklerine yer verdiğimiz görüşmeler başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere, devletimizin Musevileri düşman görmek, körü körüne Musevi düşmanlığı yapmak gibi bir politikası bulunmadığını ortaya koymaktadır. Böyle bir zihniyetin ve politikanın Kuran’a ve genel ahlak ilkelerine uygun olmadığı açıktır. Bir topluluğa karşı toptan bir düşmanlık, bir toplumun tamamını birden lanetlemek pagan inançları döneminden kalma batıl ve sapkın bir inançtır.

Akit grubu başta olmak üzere ısrarla Musevi düşmanlığı körükleyenler ve Musevileri düşman ilan etmeyenleri hedef alanlar Kuran’a ve Peygamberimiz (sav)’in sünnetine uygun davranmamaktadır.  

Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları ise Musevilere karşı anlayışlı ve dostane bir üslup kullanırken Allah’ın Kuran’da bildirdiği ahlaka ve Peygamberimiz (sav)’in sünnetine uymuşlardır.  Müvekkilin Musevi din adamları, İsrail’in kanaat önderleri ve siyasetçileriyle yaptığı görüşmeler bi çok hayra ve güzelliğe vesile olmuştur. Daha önceki basın açıklamalarımız ve Mahkemede sunmuş olduğumuz dilekçelerimizde somut örnekleri ve belgeleriyle izah ettiğimiz üzere müvekkil Adnan Oktar’ın Musevilerle olan iyi ilişkileri Devletimizin bekası ve istikrarı için de önemli katkılar sağlamıştır.  

Bugün de tüm dünyanın çaresizce izlediği Gazze katliamının durdurulması için müvekkile imkan tanınmış olsa çok güzel neticeler elde edileceği, savaşın en fazla 15 gün içinde sona ereceği net olarak görülmektedir. Her gün katliam, yokluk, acı ve akan kanın daha da artmasına seyirci kalmak vicdana uygun değildir. Müvekkil her iki tarafın da sevdiği, fikirlerine değer verdiği ve samimiyetine güvendiği bir insan olarak Musevilere Tevrat’ın hükümleri, Müslümanlara Kuran’ın hükümleriyle konuyu izah ettiğinde, Allah’ın izniyle savaşın durmaması mümkün değildir.

Saygılarımızla Kamuoyunun bilgilerine sunarız. 22.08.2025

[1] https://islamansiklopedisi.org.tr/safiyye

[2] https://sorularlaislamiyet.com/peygamberimizin-sav-safiyye-annemizle-olan-evliliginin-insani-boyutu-nedir-neden-iddet-suresini

[3] https://islamansiklopedisi.org.tr/reyhane-bint-semun

Yorum Gönder

0 Yorumlar