Son Yayınlar

6/recent/ticker-posts

Gerçek İslam'ın Tebliği, Sarıklı Cübbeli Kişilerin Lüks Mekanlarda Kendilerini Göstermeleri Yöntemi ile Olmaz

MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATINA

Geçtiğimiz günlerde TV'de, sarıklı cübbeli iki kişinin, Etiler'de, yoldan geçen lüks araçları durdurarak dini anlatım yaptıklarına dair görüntüler yayınlandı.

Görüntülerde, Etiler'in merkezinde, sarıklı ve cübbeli şekilde sokaklarda dolaşan iki kişinin, lüks arabaları durdurarak tebliğ faaliyeti yaptıkları anlaşılmaktaydı. Söz konusu kişiler, Etiler gibi, kendi hitap ettikleri alanlardan uzak bir kesime, bu yöntemle tebliği ulaştıracaklarını düşünmekte ve muhtemelen bunu başarılı bir tebliğ faaliyeti saymaktaydılar.

Müvekkil Adnan Oktar'a göre bu anlayış, ülkemizde dindarların sayısının neden azalma eğilimi gösterdiğinin, özellikle gençlerin neden deizm ve ateizme yönelmekte olduğunun sebeplerinden birine işaret etmektedir. Görüntülerdeki kişiler, son derece iyi niyetli olabilirler, önemli ve ulvi bir görevi yerine getirdiklerini düşünebilirler. Ancak uyguladıkları yöntem, bekledikleri gibi bir başarı sağlamayacağı gibi, hedefledikleri kitlenin daha da dinden uzaklaşmasına neden olacak bir yöntemdir.

Dış görünümlerinden anlaşılacağı kadarıyla söz konusu kişilerin benimsediği İslam modeli, gelenekçi-muhafazakar İslam modelidir. Müvekkilin çok defa üzerinde durduğu gibi, gelenekçi-muhafazakar İslam modeli, sakalını kesmeyenin öldürülmesini, zina edenin taşlanarak öldürülmesini, namaz kılmayanın öldürülmesini, kadının eksik sayılmasını ve bunun gibi sayısız dehşet verici anlayış ve uygulamayı şart koşan, mevzu, yani doğru olmayan hadislere göre belirlenmiş, KURAN'I DEĞİL, söz konusu hadisleri "din" olarak esas alan bir inanç şeklidir. Mevzu hadislere göre oluşturulmuş bu inanç şekli, vahşeti, şiddeti ve sevgisizliği esas alan bir inanç şekli olduğundan, bu zihniyetteki kişilerin tebliğ anlayışı da genellikle insanları CEHENNEM ATEŞİ İLE KORKUTMAK, onlara GÜNAHKAR OLDUKLARINI söylemek, böyle giderse CEHENNEM ODUNU OLACAKLARINI anlatmak üzerine kuruludur.

Oysa;

Allah'ı hiç tanımayan, Allah'ı hiç tanımadığı için de Allah sevgisi nedir hiç bilmemiş olan, bu nedenle de hayatı boyunca Allah'tan ve dinden uzak yaşamış olan bir kişiyi, cehenneme gitmekle tehdit etmek, o kişinin dine ve dindarlara öfkesini kuşkusuz ki çok daha fazla artıracak bir şeydir. İnsanlar işte bu şekilde dinsizliğe sürüklenmektedirler.

Benzer durum Diyanet'in politikalarında da dikkat çekmektedir. "Gençlere ulaşamadığından", "kendi din söylemlerinin gençlerden uzaklaştığından", "camilerin doldurulamadığından" yakınan Diyanet, aslında bu manzarayı bir bakıma KENDİSİ HAZIRLAMAKTADIR. Önce Allah'ı tanıtmak ve insanlara, kendilerini ve tüm kainatı yaratan Allah'ı sevdirmek yerine, Diyanet, kadınların nasıl giyinmeleri gerektiğine karışan, kadınları harama girmekle suçlayan, kendi anlayışına göre bir iffet dersi veren görünümde ortaya çıkmaktadır. Kadınları ikinci sınıf gören ve insanlara Allah'ı tanıtmak ve Allah'ı sevdirmek yerine kadınları aşağılayarak ahlak dersleri veren bu zihniyetin temsilcilerine de öfke daha da artmakta ve gençler, Diyanet'ten de dinden de uzaklaşmaktadırlar.

Bu anlatım şekli, söz konusu gelenekçi-muhafazakarları daha izole hale getirecek, diğer tarafı da daha fazla öfkelendirecektir. Gerçek dinin tebliği ise HİÇ YAPILMAMIŞ olacaktır.

Oysa müvekkile göre, HER ŞEYDEN ÖNCE ALLAH'I TANITMAK GEREKİR.

Müvekkile göre, ALLAH'IN ESERLERİNİN DETAYLARINI anlatmak, insanlara, GÖZLERİNİN ÖNÜNDEKİ OLAĞANÜSTÜLÜĞÜ hatırlatmak ve BU YARATILIŞIN BİR SAHİBİNİN OLDUĞUNU kendilerine göstermek gerekmektedir. Örneğin bir kuşa, sahip olduğu tüm özelliklerle birlikte ALLAH'IN ESERİ olarak bakmak, orada var olan detaylardan yola çıkarak, YARATANIN KUDRETİNİN NE KADAR BÜYÜK OLDUĞUNU hissettirmek ve böylesine olağanüstü varlığı bu güzellik, estetik ve sevimlilikle yaratan YÜCE ALLAH'IN SEVGİSİNİN NE KADAR BÜYÜK OLDUĞUNU gösterebilmek, asıl tebliğ yöntemidir.

Müvekkile göre Kuran'da hep, güzellik, zerafet, estetik, sanat ve sevgi vardır.

Bu, müvekkile göre, kainatta da böyledir. Bunu anlamak için, bir kelebeğe, karıncaya, bir ağaç yaprağına, bir kuş tüyüne bakmak yeterlidir. Kainattaki her şey, bir oran, bir düzen ve bir estetik üzerine var edilmiştir.

Müvekkilin sürekli dikkat çektiği gibi, bedenimizde, alınan her nefes ile gerçekleşen olaylar, hayranlık uyandırıcıdır. Tüm bunları var eden, her bir hücreyi milisaniyeler içinde dengede tutan Allah'tır.

Müvekkile göre, tüm bunlar yakından görülebildiğinde, Allah'ın kudreti ve gücü ve Allah'ın sadece insan için nasıl muazzam güzellikler yarattığı anlaşılabilecektir. İnsan, sadece bir tavşanın sevimliliğine bakarak, Allah'ın nasıl sevgiyle yarattığını anlayabilecektir. İnsana ve tüm varlıklara ne kadar değer verdiğini anlayabilecektir.

Allah, tüm canlı yavrularını, insanların şefkat ve sevgi duyacağı munislikte yaratmıştır.

Müvekkile göre bir insan, bunları görebildiğinde, Allah'ın sevgisini, yüceliğini, aklını ve büyüklüğünü çok güzel fark eder. Allah'a müthiş bir saygıyla sevgi duymaya başlar. Dolayısıyla, Allah'ı tanıtmak, O'nun eserlerini tanıtıp göstermekle mümkün olur.

Müvekkile göre Kuran, insanlardan sevgi, güzellik ve estetik istediği için, gelenekçi-muhafazakar-bağnaz İslam modelini kesin olarak reddettiği için, Kuran'a göre tebliğin de GÜZEL İNSANLARLA, GÜZEL KIYAFETLERLE, AYDINLIK BİR GÖRÜNÜMLE, MODERNLİKLE, NEŞEYLE, SEVGİYLE yapılması gerekir. Çünkü müvekkile göre Kuran'daki din, her döneme hitap eden modernliktedir. Bu modernliğin, üstünlüğün, sevginin, mutlaka karşıdaki kişiye sirayet etmesi, tebliği duyan kişinin Allah'ın varlık delilleri karşısında etkilenmesi gerekmektedir.

Sadece yasaklamaların, cezalandırmaların, sevgisizliklerin anlatıldığı bir din, KURAN'IN ANLATTIĞI BİR DİN OLAMAZ. Sarıkla cübbeyle dolaşan bu insanlar, Kuran'daki gerçek dini, Kuran mucizelerini, Yaratılışın delillerini anlatabilecek bir bilgi ve anlayışta değildirler. Onların bildiği din, Kuran'dakinden çok farklı olduğundan, tebliğleri insanlara ulaşamamakta, insanları dinden uzaklaştırmak dışında bir sonuç vermemektedir.

Toplumda dinsizliğin artış gösteriyor olması, müvekkilin sıklıkla dikkat çektiği şekilde, son derece rahatsız edici bir durumdur. Bunun çözümü, artık daha fazla yanlış yerlerde aranmamalıdır. Bu yöntemlerin başarı sağlamadığı, hatta durumu daha kötüye doğru götürdüğü görmezden gelinmemelidir.

YENİ BİR TEBLİĞ POLİTİKASI OLUŞTURULMALIDIR. Bu politika, KURAN'A DAYALI BİR POLİTİKA olmalı, Kuran'dan ayetler ve Kuran mucizeleri anlatılarak, insanlar İslam'ın yegane kitabına, yani Kuran'a yönlendirilmelidir. ALLAH'IN YARATMA SANATININ etkili anlatımı, bu tebliğ politikasının asıl konusu olmalıdır.

Bu yöntem, uzun yıllardır müvekkil tarafından gerçekleştirilmektedir ve o dönemlerde sağlanan başarı ortadadır. Müvekkilin bu tebliğ yöntemini uyguladığı yıllarda, ülkemizde dindarlık oranı, özellikle gençler arasında %98 oranına çıkmıştır. Bu nedenle, müvekkilin yöntemlerinin uygulanması, KESİN OLARAK SONUÇ VERECEKTİR.

Müvekkil, daha önce de belirttiği gibi, cezaevinden çıkma gibi bir beklentisi olmadığını, ancak bu tebliğ çalışması ile ilgili olarak FİKİRLERİNİ ULAŞTIRABİLECEĞİ İMKANLARIN KENDİSİNE TANINMASINI talep etmektedir. Ayrıca bu tebliğin çok önemli birer parçası olan KİTAPLARININ VE İNTERNET SİTELERİNİN TEKRAR ERİŞİME AÇILMASININ büyük önem taşıdığına inanmaktadır. Kendisine imkan verildiği takdirde, bu konuda çok ciddi bir etki oluşturacağından emindir.

Bu önemli husus ile ilgili gereken tedbirlerin alınacağına inancımız tamdır. Müvekkilin görüşlerini takdirinize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz. 01.10.2025

Yorum Gönder

0 Yorumlar