Son Yayınlar

6/recent/ticker-posts

Tek Bir Dinde Farklı Haramlar, Farklı İbadetler, Farklı Doğrular OLAMAZ

Adnan Oktar’dan Duyurudur

Tek Bir Dinde Farklı Haramlar, Farklı İbadetler, Farklı Doğrular OLAMAZ

Müvekkil Adnan Oktar, geleneksel muhafazakar din anlayışının yanlışlarını eleştirirken, temel bir gerçekten yola çıkmıştır: Söz konusu din anlayışı, KURAN'DA YER ALMAMAKTADIR.

Müvekkilin kendisi, yıllar boyunca geleneksel muhafazakar İslam anlayışını benimsemiş, iki farklı mezhebin TÜM GEREKLİLİKLERİNİ kimsenin gösteremeyeceği bir TİTİZLİKLE uygulamış, mezheplerin tek bir kuralından dahi taviz vermemiş ancak sonrasında birbirinden farklı ve çelişkili bu kadar fazla uygulamanın tek bir dinde olamayacağını görerek, KURAN'A YÖNELMİŞTİR.

Müvekkilin, bu konudaki gerçekleri anlatma çabası, bildiği, doğrudan yaşadığı gerçekler üzerinedir.

Müvekkil, insanların nasıl Kuran'dan uzaklaştırıldıklarını, sahih olmayan hadisler üzerinden nasıl farklı bir din anlayışına yönlendirildiklerini görmüş ve bu vahim duruma çare bulabilmek ve insanları doğrulara yönlendirebilmek için çaba göstermeye başlamıştır.

Kuran, ne yazık ki, uzun bir süre önce duvarlara asılmış, raflara kaldırılmış, dokunulamaz hale getirilmiş, sadece cenazelerde veya ara sıra okunmuş ve sadece Arapçasının okunması şart koşulmuştur. Bir başka deyişle Kuran, müvekkile göre, ÇEŞİTLİ BAHANELERLE MÜSLÜMANLARIN HAYATINDAN ÇIKARILMIŞTIR.

Kuran'ın terk edilişi, Peygamberimizin de en büyük şikayeti olmuştur. Müvekkil, konuyla ilgili olarak aşağıdaki ayeti örnek vermektedir:

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırız

Ve elçi dedi ki: "RABBİM GERÇEKTEN BENİM KAVMİM, BU KUR'AN'I TERK EDİLMİŞ (BİR KİTAP) OLARAK BIRAKTILAR." (Furkan Suresi, 30)

Kuran'ın terk edilişi, müvekkile göre, İslam adına farklı bir dinin uygulanmasını bazı çevreler tarafından mümkün kılmıştır. Üretilen mevzu (sahte) hadisler, yeni bir dinin oluşturulmasının önünü açmıştır. Farklı raviler tarafından iletilen farklı mevzu hadisler, tek bir din içinde farklı inançların oluşmasına neden olmuş; bunun sonucunda din bölünmüş ve mezhepler ortaya çıkmıştır. O da yetmemiş; tek bir din içinde oluşturulan bu MEZHEPLER, BİRBİRLERİNE DÜŞMAN HALİNE GELMİŞTİR.

Müvekkile göre, Kuran'ın terk edilmesiyle, Kuran'a dayalı din unutulmuş ve bunun yerine "Peygamberimizin sözü" denilen ve sorgulanamayan emirlerle yeni bir din oluşturulmuştur. Yeni dinin içinde de yeni inançlar var edilmiştir. "Peygamberimizin sözü" denilen bu hadislerin Kuran ile mutabık olup olmadığı, yani doğruluğu sorgulanamadığı için, insanlara din olarak da sadece bu hadisler sunulduğu için, toplu bir kabul oluşturulmuştur.

Müvekkile göre mevzu hadisler yoluyla dini farklı bir şekle sokanlar, bu yolla insanların büyük kısmını istedikleri gibi yönetebilmişlerdir. İslam camiasını güçsüz düşürebilmiş, onların elinden özgürlükleri, demokrasiyi, mutluluğu, kadına sevgi ve saygıyı, uzlaşıyı, bilimi, estetiği, sanatı, güzellikleri almış; onlara suni yasaklar üreterek; aralarına düşmanlık tohumları ekerek; bunu dinmiş gibi pazarlayarak, İslam camiasını hem kendi içinde çatışır hem de güçsüzleşir konuma getirebilmişlerdir.

Yine müvekkile göre, buna karşı çıkan adeta aforoz edilmiştir. "Allah'ın İslam'ı tebliğ için gönderdiği yegane kitabı olan Kuran yeterlidir" denildiğinde buna tüm güçleriyle karşı çıkmışlardır. Buna karşı çıkmak için bile hadis uydurmuşlardır.

Oysa Allah, Kuran'da, dinlerini parça parça ayıranlardan bahseder:

DİNLERİNİ PARÇA PARÇA EDİP GRUPLARA AYRILANLARDAN (OLMAYIN! Bunlardan) her grup, kendi yanında bulunanla sevinmektedir. (Rum Suresi, 32)

Bu ayette Allah, müvekkile göre, insanların mezhepçilik yoluyla nasıl bölündüklerini ve kendi oluşturdukları din ile nasıl tatmin olduklarını açıkça ifade etmektedir. ALLAH, BUNU SAKINCALI BULMAKTA, MÜSLÜMANLARI BU ZİHNİYETE KARŞI UYARMAKTADIR.

Çoğunluk, Doğru Yolda mı?

Ancak görüldüğü gibi dünya Müslümanlarının büyük bir kısmı, müvekkile göre, açıkça bu şirk sisteminin içine düşmüştür. Çoğunluğun bu zihniyeti tercih etmiş olması da kimseyi yanıltmamalıdır. Çünkü Allah, ayetinde, çoğunluğun, insanları saptırıcı bir özelliği olduğundan bahsetmektedir.

YERYÜZÜNDE OLANLARIN ÇOĞUNLUĞUNA UYACAK OLURSAN, SENİ ALLAH'IN YOLUNDAN ŞAŞIRTIP-SAPTIRIRLAR. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler.' (Enam Suresi, 116)

Ayette belirtildiği gibi, çoğunluk, bilerek veya bilmeyerek, zan ve tahmin ile yalan söyleme potansiyeline sahiptir. Çünkü birbirlerinden gördüklerini uygulamakta, "çoğunluk yaptı" diye olmayacak olanı bile kabul etmekte, "desinler" mantığıyla hareket ettikleri için herkes ne derse uyum göstermekte, topluma aykırı düşerek kınanmaktan çekinmekte ve doğruyu sorgulamaktan imtina etmektedirler.

İşte bu nedenle çoğunluk, hiçbir zaman doğrunun göstergesi DEĞİLDİR.

Sonradan Üretilen Mezhepler

Müvekkile göre bir insan, muhafazakar-gelenekçi bir çizgide İslam'ı uyguluyor ve yıllar boyunca aldığı eğitimle bunun doğruluğuna inanıyor olabilir. Ancak bütün hayatını bir yanlışı yaparak geçirmemek adına, mutlaka aşağıdaki sorgulamayı kendi içinde yapmalıdır.

  • Peygamberimize, Kuran indirilmiştir ve PEYGAMBERİMİZ, YALNIZCA KURAN'I UYGULAMIŞTIR.
  • Mezheplerin ortaya çıkışı, Peygamberimizin vefatından çok sonradır.
  • Mezhepler, çeşitli Müslüman toplulukların birbirleriyle ANLAŞMAZLIKLARI neticesinde ortaya çıkmıştır.
  • Yani MEZHEPLERİN OLUŞMASI, MÜSLÜMANLARIN BÖLÜNMESİNİN SONUCUDUR.
  • Hepsi "İslam'ı" uyguladıklarını iddia etmişlerdir; ama tüm mezhepler birbirinden farklı haramlar ve helaller belirlemişlerdir.

Şu durumda;

BUNLARDAN HANGİSİ İSLAM'DIR?

Neden PEYGAMBERİMİZİN REHBER EDİNDİĞİ KURAN BIRAKILMIŞ, onun yerine Peygamberimizin sözleri denen şeyler uygulamaya konulmuştur?

Aynı kitaptan olduğu iddia edilen dört mezhep, NASIL OLUP DA BU KADAR FARKLIDIR?

Farklıdır; çünkü bunların kaynağı genel anlamda KURAN DEĞİL, zaman içinde üretilmiş olan ve dolayısıyla SAHİH OLMAYAN HADİSLERDİR.

Dört mezhebin, hükümlerde, ibadetlerde, hatta haram ve helallerde bile BİRBİRİNDEN TAMAMEN FARKLI olduğunu görmek, bu konuyu anlamak için tek başına yeterlidir:


Yukarıdaki listelerde hem ibadetler yönünden hem de helal-haramlar yönünden sadece belli başlı örnekler verilmiş ve dört mezhep arasındaki farklar ortaya konulmuştur. Müvekkile göre, tek bir din içinde farklı hiziplerin farklı helal-haramlar oluşturulmasının makul karşılanabiliyor olması son derece ilginçtir.

Oysa Allah, dinde ayrılığa düşmemeyi Müslümanlara emretmiştir:

"DİNİ DOSDOĞRU AYAKTA TUTUN VE ONDA AYRILIĞA DÜŞMEYİN" (Şûrâ Suresi 13. Ayet)

Müvekkile göre, doğrunun uygulanmasının tek şartı Kuran'a bakmaktır. Peygamberimiz, Kuran'ı uygulamış ve Kuran'ı öğretmiştir.

Allah'ın emri, bu şekildedir:

HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE (KUR’AN’A) SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN. (Âl-i İmrân Suresi 103. Ayet)

Burada anlatılanlar, dini değiştirme düşüncesi veya girişimi DEĞİLDİR. BU, DEĞİŞTİRİLEN DİNİ ÖZÜNE DÖNDÜRMEKTİR. Toplumun kabulleriyle değil, sadece vicdanıyla hareket eden her insan bunu kolaylıkla görür. Zira buradaki anormallik görülmeyecek gibi değildir. Sn. Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan da seneler önce bu gerçeği açık sözlülükle dile getirmiştir.

Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan,
Kuran Müslümanlığını Savunmaktadır

Cumhurbaşkanımız Sn. Tayyip Erdoğan, 8 Mart 2018 tarihinde, Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle yaptığı bir konuşmasında şu önemli sözleri sarf etmiştir:

"Birisi sünneti tartışıyor, öbürü icma tartışıyor. Ya bırak bu işleri. Aslolan nedir? BİZİM MUKADDES KİTABIMIZ KUR’AN’DIR. KUR’AN’A TERS DEĞİLSE MESELE BİTMİŞTİR."

Kuran'daki gerçekleri saptıran ve kadınları aşağılayan "din adamı" adı altındaki bazı kişileri eleştiren Sn. Cumhurbaşkanımız, bu sözler ile HADİSLERİN ANCAK VE ANCAK KURAN İLE MUTABIK OLDUĞU MÜDDETÇE KABUL EDİLEBİLECEĞİNİ açıkça belirtmiştir. Kuran'a ters açıklamaların, İslam'da yeri olmadığını ifade etmiştir.

Ayrıca Cumhurbaşkanımız, çok önemli bir açıklamada bulunmuş ve "Kuran Müslümanlığına geçilmesi gerektiğini" söylemiştir:

"Ülkemizde Kur'an eğitimine her yerde ulaşmak mümkün. Nüfus cüzdanı Müslümanlığından, KUR'AN MÜSLÜMANLIĞINA GEÇMELİYİZ."

Bir başka açıklamasında ise Cumhurbaşkanımız, "Kuran'a sımsıkı sarılmak gerektiğini" belirtmiştir:

"KUR'AN'A TOPTAN, SIMSIKI SARILALIM ve inşaAllah bunun neticesini de Rabbim bizlere lütfedecektir."

Cumhurbaşkanımız, Kuran'ın rehberliğinin önemine dikkat çekmiştir:

“Müslümanlar olarak bugün KUR’AN’IN REHBERLİĞİNE HER ZAMANKİNDEN DAHA FAZLA İHTİYAÇ DUYDUĞUMUZ günlerden geçiyoruz.”

Cumhurbaşkanımız, farklı yerlerdeki farklı konuşmalarında da MEZHEP DİNİ DİYE BİR ŞEY OLMADIĞINI, YEGANE DİNİN KURAN'DAKİ İSLAM OLDUĞUNU belirtmiştir:

12 Nisan 2015 – “Kutlu Doğum” programı (İstanbul)

BİZİM SÜNNİLİK DİYE BİR DİNİMİZ YOKTUR. BİZİM ŞİA DİYE BİR DİNİMİZ YOKTUR. BİZİM DİNİMİZ İSLAM’DIR… MEZHEPÇİLİK İSLAM DÜNYASINI PARAMPARÇA EDİYOR.

12 Ekim 2016 – Avrasya İslam Şurası (İstanbul)

BENİM SÜNNİLİK DİYE BİR DİNİM YOKTUR, BENİM ŞİİLİK DİYE DE BİR DİNİM YOKTUR. BENİM DİNİM İSLAM’DIR.

23 Nisan 2023 – Seçim konuşması (İstanbul)

BİZİM SÜNNİLİK, ALEVİLİK, ŞİİLİK DİYE BİR DİNİMİZ YOK; bizim dinimizin tek adı var, o da İslam’dır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın resmi X hesabından paylaşılan alıntı:

BİZİM SÜNNİLİK DİYE BİR DİNİMİZ YOKTUR. BİZİM ŞİA DİYE BİR DİNİMİZ YOKTUR. BİZİM TEK DİNİMİZ İSLAM’DIR.

Müvekkilin belirttiğine göre, Kuran Müslümanlığına geçmenin gerekliliğini açıkça söyleyen Cumhurbaşkanımıza yönelik dahi, geleneksel-muhafazakar anlayışın temsilcileri, baskı kurmuşlardır. Söz konusu kesimin baskısının büyük olduğu ortadadır. Cumhurbaşkanımıza dahi baskı kuran bir güruhun, toplumun genelinde bu baskıyı hissettirmemesi mümkün değildir. İşte bu nedenledir ki, insanların büyük bir kısmı, kendilerine öğretilen dinin dışına çıkamamakta, mezhepleri gerçek din zannetmekte, bunun sonucunda da büyük ölçüde Kuran'da yer almayan bir din uygulamakta ve ayrılığa düşmektedir. Dünyada Müslümanların böylesine ezilmesinin, paramparça halde olmalarının, birbirlerine destek olamamalarının, her zaman ezilen taraf olmasının tek sebebi, Kuran'ı esas almayarak, genel anlamda kendi dinlerinden uzaklaşmış olmalarıdır. Allah'ın, "birlik olun" emrine adeta başkaldırıp hiziplere ayrılmaları ve kendi içlerinde ayrılığa düşmeleridir. KENDİ DİNLERİNİN KİTABINI TERK ETMİŞ BİR TOPLULUĞA ALLAH KURTULUŞ GÖSTERMEMEKTE, PARÇALANMIŞ BİR İSLAM ALEMİNE HUZUR VERMEMEKTEDİR.

Müvekkile göre;

MÜSLÜMANLAR, BURADA ANLATILANLARI İYİ DÜŞÜNMELİDİRLER. Önyargılarını bir kenara bırakıp, vicdanlarıyla hareket etmelidirler. İslam aleminin neden bu durumda olduğunu derinlemesine anlamaya çalışmalılar. Doğruların kalplerine ilham edilmesi için ALLAH'A DUA ETMELİDİRLER. İmtihan içinde geçirecekleri tek ömrü, batıl inançlarla değil, gerçek dini uygulayarak geçirmelidirler. Bu konuda kendilerine çağrı yapanların, hiçbir çıkarlarının olmadığını akılda tutmalıdırlar.

Müslümanlar Kuran üzerine, yani tek bir dinde birleştiklerinde, yani Allah'ın emrini yerine getirdiklerinde, kurtuluş ve refahın mutlaka geleceğine kanaat getirmelidirler. Şu an yaşanan savaş ve korku manzaralarını normal karşılamamalı, başkalarını suçlamayı bırakmalı, bunun Müslümanların kendi eksikliklerinden kaynaklandığını mutlaka görmeli ve aşağıdaki ayeti hatırlamalıdırlar:

…Bir kavim (toplum), KENDİNDE OLANI DEĞİŞTİRİNCEYE KADAR, ALLAH, ONA NİMET OLARAK BAĞIŞLADIĞINI DEĞİŞTİRİCİ DEĞİLDİR. Allah şüphesiz işitendir, bilendir. (Enfal Suresi, 53)

Müvekkile göre, önce Müslümanlar değişmeli, Kuran'ı esas almalı, Kuran'ın emrettiği şekilde birlik olmalı; ardından üzerlerindeki sıkıntıların gitmesini beklemelidirler. Aksi takdirde, İslam camiası, daha büyük sıkıntıların, baskıların, korkuların içine sürüklenecek gibi görünmektedirler (Allah esirgesin).

Müvekkilin konuyla ilgili açıklamalarını takdirinize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz. 30.10.2025

Yorum Gönder

0 Yorumlar