Son Yayınlar

6/recent/ticker-posts

Müvekkil Adnan Oktar’dan Ahmet Mahmut Ünlü’nün Sosyal Medya Paylaşımına Tekziptir

CÜBBELİ AHMET HOCA KENDİSİNİ EVLİYA GİBİ GÖSTERMEK İÇİN BAŞKALARINI KARALAMAKTAN VAZGEÇMELİDİR

Kamuoyunda Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün yakın zaman önce sosyal medyada yapmış olduğu bir paylaşım çok sayıda insan tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Paylaşımında müvekkilin de adı geçmektedir.

İÇİNDEKİLER

1. CÜBBELİ AHMET HOCA’NIN ÜZERİNDE DÜŞÜNMESİ GEREKEN ÖNCELİKLİ KONU KENDİ BAŞINA GELEN FELAKETLER OLMALIDIR

1.1.     CÜBBELİ AHMET HOCA’NIN FUHUŞ AMAÇLI İNSAN TİCARETİ SUÇLAMASIYLA TUTUKLANMASI

1.2.     CÜBBELİ AHMET HOCA’NIN SIK SIK HASTALANMASI

2. MÜVEKKİL ADNAN OKTAR, VAN’DA TUTUKLANMIŞ OLAN HZ. İBRAHİM GİBİ, HZ. YUSUF VE HZ. MUSA GİBİ CEZAEVİNE GİRMEKTEN ONUR DUYMAKTADIR.

2.1.     HZ. İBRAHİM’İN TUTUKLANDIĞI VE 10 YIL CEZAEVİNDE KALDIĞI YER VAN’DIR.

2.2.     BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİ DE VAN’DA YAŞAMIŞTIR, HATTA NAAŞI DA VAN’DADIR 

2.3.     HAPİSHANE MEHDİYETİN VE MEHDİ’YE TALEBE OLMANIN ŞARTIDIR.

2.4.     HZ. YUSUF VE HZ. MUSA DA 10 YIL TUTUKLU KALMIŞLARDIR.

3. CÜBBELİ AHMET HOCA, KENDİ CEMAATİ TARAFINDAN BİLE NEDEN SEVİLMEDİĞİNİ DE DÜŞÜNMELİDİR
4. ASIL ÜZERİNDE DURULMASI GEREKEN HUSUS CÜBBELİ AHMET’İN ŞEVKLE SAVUNDUĞU MEHDİYETİ ANLATMAKTAN NEDEN VAZGEÇTİĞİDİR?

4.1.     CÜBBELİ, MEHDİ ZUHUR ETTİĞİNDE MEDİNEDE YANİ İSTANBUL’DA ÜNLÜ BİR ALİMİN ONA KARŞI ÇIKACAĞINI ANLATMIŞTIR. 

Cübbeli Ahmet Hoca’nın paylaşımında kullandığı çirkin üslup, seçtiği avam kelimeler İslam adına ortaya çıktığını iddia eden bir insana hiçbir şekilde yakışmamaktadır. Kötü söz sahibinin zihniyetini, iç dünyasını yansıtır ve kendisine aittir. Cübbeli Ahmet Hoca’nın müvekkile karşı bu tutumlarına rağmen müvekkil her zaman kendisine merhametle yaklaşmıştır. Cübbeli Ahmet Hoca’nın hatalarını ayetlerle ve hadislerle dile getirmiş ama hiçbir zaman şahsını hedef almamıştır. Tam tersine kendisine karşı koruyucu olmuştur.

 

Cübbeli Ahmet Hoca bu paylaşımında birçok insanın ismini sayarak bu kişilerin maruz kaldıkları olayları kendince “bela” olarak nitelendirmiştir. Söz konusu kişilerin güya “belalara” maruz kalmasının sebebi de kendisine karşı olmalarıdır.

Kamuoyunun da yakından bildiği üzere Cübbeli Ahmet Hoca sık sık sansasyonel açıklamalarıyla gündeme gelen bir insandır. Çoğu zaman dini konularda kullandığı alaycı ve kendince esprili üslup ve bilimden ve genel kültürden uzak yorumlarıyla insanların kahkahalarla kendisini küçümseyerek gülmesini sağlamaktadır. Toplumun dine ve dindarlara olan saygısına zarar vermekte ve farkında olmadan birçok insanın dinden uzaklaşmasına vesile olmaktadır.

Tecvitle Kuran okumak, Arapça harfleri gırtlaktan iyi çıkarabilmek, yanmayan kefen satışı yapmak, devre mülklerin pazarlaması hakkında fetvalar vermek gibi konuları son derece önemli görüp bunlar hakkında kendini överken, İslam aleminin birlik olması, ezilen ve zulüm gören Müslümanların kurtuluşu, İslam ahlakının dünyaya hakim olması gibi en hayati konularda neredeyse tek bir kelime bile açıklama yapmamaktadır. Dahası Allah’ın Resulünün “müjdelenin” diye emrettiği ve ahir zamanda dünyanın kurtuluşuna vesile olarak gösterdiği Mehdiyet ve Hz. İsa’nın yeryüzüne gelişi konularında yıllarca devam eden şevk ve heyecanını nedense bir anda kaybetmiş ve bunları unutturarak Müslümanları pasifize etmeye çalışanların destekçisi haline gelmiştir.

Bu yüzden de müvekkil Adnan Oktar’ın karşısında yer almış, tamamen iftira ve karalama içerikli izahlarla müvekkili hedef almıştır. Cübbeli Ahmet Hoca, son yıllarda kendi cemaati tarafından dahi dışlanan bir insan olmuştur. Müslümanları hedef gösteren ve fitneye sebep olabilecek provokatif açıklamaları nedeniyle birçok dindar camia ve grup da rahatsızlığını dile getirmektedir. Takipçilerinin gözündeki imajını düzeltebilmek için kendisine mübarek şahıs, evliya bir zat imajı vermek amacıyla tip açıklamalar yaptığı anlaşılmaktadır. Ne var ki bu tip açıklamalar yaparken, kendisinin de cezaevinde yattığı, sürekli baygınlık ve fenalık geçirerek hastane hastane dolaştığı, sık sık ciddi hastalıklar geçirdiği, eğer kendisi bu tip olayları bela olarak görüyorsa benzer şeylerin kendi başına çok daha fazlasıyla geldiği gerçeğini de göz ardı etmektedir.

  1. CÜBBELİ AHMET HOCA’NIN ÜZERİNDE DÜŞÜNMESİ GEREKEN ÖNCELİKLİ KONU KENDİ BAŞINA GELEN FELAKETLER OLMALIDIR

Allah Kuran’da şer görünen olayların hayır, hayır görünen olayların ise şer olabileceğini bildirmiştir:

Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz. (Bakara Suresi, 216)

.. Siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır. (Nur Suresi, 11)

Allah’ın bir kişi için kaderde takdir ettiği olayların hangi hikmet ve sebeple gerçekleştiğini yalnız Allah bilir. Hiç kimse bir insanın yaşadığı olayların nimet olarak mı felaket olarak mı o kişiye isabet ettiğini takdir etme makamında değildir. Eğer böyle bir değerlendirme yapılacaksa her insan başkasının değil önce kendisinin durumunu, hatalarını, günahlarını, olumlu ve olumsuz yönlerini düşünüp tartmakla sorumludur. Cübbeli Ahmet Hoca’nın da öncelikle kendi konumu hakkında değerlendirme yapıp kendi nefsini kınaması bir Müslüman olarak daha doğru olacaktır.

Örneğin, eğer cezaevine girmenin insanların başına bela olarak geldiğini düşünüyorsa, kendisinin neden hapis yattığını da düşünmesi gerekir.

Aşağıda basında çıkan haberlere yer verilmiştir. Şunu hatırlatmak gerekir ki Cübbeli Ahmet Hoca’nın oldukça ciddi ve ağır ithamlarla tutuklu bulunduğu dönemde de müvekkil Adnan Oktar kendisine şefkatle yaklaşmıştır. Ki tutuklanmadan bir süre önce Cübbeli Ahmet Hoca sık sık TV kanallarına çıkıp müvekkil hakkında hakarete varan içerikte konuşmalar yapmakta idi. Müvekkil de bu durum karşısında hukuki tedbirler almış hakaret içerikli konuşmaları nedeniyle Mahkemeye başvurmuştu. Ancak Cübbeli Ahmet Hoca tutuklanınca hataya düşüp yanlış yapan bir Müslümana karşı her zaman koruyucu olan Müvekkil Adnan Oktar Cübbeli Ahmet Hoca’ya karşı da koruyucu davranmış, kendi avukatlarını Cübbeli Ahmet Hoca’ya yardımcı olması için cezaevine göndermiştir. Bir Müslümanın tutuklu olarak elinde kelepçe ile Adliye’ye götürülüp getirilmesine de vicdanen razı olmamış ve hakkındaki şikayetlerini geri çekmiştir.

  • 1.1 CÜBBELİ AHMET HOCA’NIN FUHUŞ AMAÇLI İNSAN TİCARETİ SUÇLAMASIYLA TUTUKLANMASI

Bilindiği üzere, Cübbeli Ahmet (Ahmet Mahmut Ünlü) de tutuklanmıştır. Karagümrük çetesi operasyonu kapsamında 2 Ekim 2011 tarihinde gözaltına alındıktan sonra fuhuş amaçlı insan ticareti, tehdit, şantaj ve mafya ile ilişki kurmak suçlamalarıyla mahkemeye çıkarılmış ve tutuklanmıştır.  

CNN Türk, 10.12.2011
Son Gaste, 09.04.2012
Milli Gazete, 09.04.2012
Hukuki Haber, 12.12.2011

Yargılandığı dosya kapsamında hakkında birçok konu gündeme gelmiş, tüm Türkiye’de uzun süre konuşulmuştur.

  

Milliyet, 11.12.2011
NTV, 12.12.2011
Milliyet, 10.12.2011

Hemen herkesin tüm bunları bildiği, hakkında alaycı ve dalga geçen bir üslupla konuştuğu, çoğu zaman da insanların eğlence konusu haline geldiği açıkken Cübbeli Ahmet Hoca’nın kendi içinde olduğu durumu unutup diğer insanları hedef alması, kendi başına gelenleri düşünmeyip başkalarının yaşadıklarını bela olarak değerlendirmesi ibretlik bir durumdur.

Milliyet, 11.12.2011
Bursasport.com, 10.12.2011

Olay53.com, 10.12.2011
Memleket Haber, 12.12.2011 

BASINDA YER ALAN HABERLERE GÖRE; Fuhuş amaçlı insan ticareti yapmak suçundan 2011 yılında tutuklanan Cübbeli Ahmet Hoca’ya yönelik polisin yaptığı teknik takip sonucunda Cübbeli Ahmet için 5 ayda yurtdışından 7 kadın getirildiği ortaya çıktı. Bu haberlerde iddianameye geçmiş resmi kayıtlara dayanılarak Cübbeli Ahmet Hoca’ya yönelik suçlamalar ve delilleri tek tek anlatıldı.

 

MİLLİYET GAZETESİ, 12.12.2011
(https://www.milliyet.com.tr/gundem/cubbeliden-ince-isler-1474338)
Milliyet Gazetesi, 12.12.2011

Öyle ki benzer şeyler başka birinin başına gelmiş olsa o kişi muhtemelen bir daha insan içine çıkamaz duruma gelir, ama Cübbeli Ahmet Hoca’nın yaşadıklarından şaşırtıcı bir şekilde utanç duymadığı görülmektedir.

Özellikle de yakın çevresine açıkça ikrar ettiği ve kabul ettiği tüm kamuoyu tarafından bilinen meşhur konu olduğunda, herkes “bir daha insan içine çıkamaz” derken sanki hiçbir şey olmamış gibi utanmadan sıkılmadan insanların içine çıkıp, ekranlarda ahlak dersi vermeye devam etmesi bütün ülke tarafından hayretle ve ibretle karşılanmıştır.

Hürriyet, 13.12.2011

Nitekim 12 Aralık 2011’de Hürriyet gazetesindeki “32 kısım tekmili birden Cüppeli meselesi” üst başlıklı yazısında Ahmet Hakan da bu hayretini şöyle dile getiriyordu: “…takibe aldım "Cüppeli"yi, "Bakalım utanacak mı?" diye... Yok, hayır! Milim yüz kızarıklığı oluşmadı... Hafiften bir geriye çekilme de olmadı... Mahcubiyet, utanç falan... Yok, hiçbiri yoktu...”

  • 1.2 CÜBBELİ AHMET HOCA’NIN SIK SIK HASTALANMASI

Tüm bunların yanı sıra, KALP, ŞEKER, TANSİYON GİBİ CİDDİ HAYATİ TEHLİKESİ OLAN HASTALIKLAR SEBEBİYLE SIK SIK HASTANELİK OLAN, büyük operasyonlar geçiren, hastalıktan adeta başı kurtulmayan Cübbeli Ahmet Hoca’nın başkaları hakkında değerlendirmede bulunmadan önce “Allah bunları ne hikmetle bana veriyor?” diye düşünmesi ve bir vicdan muhasebesi yapması daha doğru olacaktır. 

 

2. MÜVEKKİL ADNAN OKTAR, VAN’DA TUTUKLANMIŞ OLAN HZ. İBRAHİM GİBİ, HZ. YUSUF VE HZ. MUSA GİBİ CEZAEVİNE GİRMEKTEN ONUR DUYMAKTADIR

Cezaevi bir peygamber sünnetidir. Hz İbrahim, Hz. Musa, Hz. Yusuf da tutuklanmıştır ve 10 yıl cezaevinde kalmışlardır.

  • 2.1  İBRAHİM’İN TUTUKLANDIĞI VE 10 YIL CEZAEVİNDE KALDIĞI YER VAN’DIR.

Kuran’da Hz. İbrahim’in tutuklandığı haber verilmiştir. Kuran’ı baştan sona tefsir eden ilk alim olan Mekâtîl b. Süleyman’ın Tefsirinde Bakara Suresi’nin 258. ayetinin açıklamasında şöyle denilmektedir:      

… حين كسر الأصنام سجنه نمرود، ثم أخرجه ليحرقه بالنار …

(İbrahim) putları kırınca Nemrud ONU (İBRAHİM’İ) HAPSE ATTI …. (Tefsîr Mekâtîl b. Süleyman, cilt 1, sf. 139)
(https://www.islamweb.net/ar/library/content/1066/151/%D8%AA%D9%81%D8%B3%D9%8A%D8%B1-%D8%A7%D9%84%D8%A2%D9%8A%D8%A9-258)

Nemrud belirli bir hükümdarın ismi değildir. O dönemde hükümdarlara verilen genel bir isimdir. Tıpkı firavun isminin belli bir hükümdarı değil eski mısır dönemindeki hükümdarlara verilen genel isim olması gibi. 

Musevi kaynaklarında da Hz. İbrahim’in tutuklandığı anlatılır. Sözlü ve Yazılı Tevrat’ın tefsiri olan Midraş’da Hz. İbrahim’in 10 yıl tutuklu kaldığı bildirilmiştir:

(İbrahim’in) İkinci yargılama, ON YIL HAPSE ATILDIĞI ZAMANDIyedi yıl Budri'de (tutuklu kaldı)... (Pirkei DeRabbi Elizer Bölüm 26) ** Pirkei de-Rabbi Eliezer, 8. yüzyıl civarında derlenmiş olan ve ağırlıklı olarak Ahd-i Atîk (Tevrat) kıssalarını genişleten ve açıklayan bir Midraş’tır (Tefsirdir).

Tarihi bilgiler, Hristiyan ve Musevi kaynakları incelendiğinde ise Hz. İbrahim’in Van’da, Van Kalesinin bitişiğinde -eski Şehir civarında- tutuklandığının ve cezaevinde kaldığının anlatıldığı görülmektedir. Arkeolojik araştırmalar da Musevi kaynaklarındaki bu bilgileri teyit etmektedir.

Yukarıda da değindiğimiz gibi Sözlü ve Yazılı Tevrat’ın tefsiri olan Midraş’da Hz. İbrahim’in 10 yıl tutuklu kaldığı bildirilirken BU TUTUKLULUĞUN BİR DÖNEMİNİN VAN’DA OLDUĞU da haber verilir.

(İbrahim) İkinci yargılama, on yıl HAPSE ATILDIĞI ZAMANDI… yedi yıl BUDRİ'DE (VAN’DA) (TUTUKLU KALDI)... (Pirkei DeRabbi Elizer Bölüm 26) ** Pirkei de-Rabbi Eliezer, 8. yüzyıl civarında derlenmiş olan ve ağırlıklı olarak Ahd-i Atîk (Tevrat) kıssalarını genişleten ve açıklayan bir Midraş’tır 

Tarihi kaynaklara göre BUDRİ DENİLEN YER, KARDU YANİ VAN’DIR. Kardu ifadesi Aramice, Süryanice, Keldanice metinlerde ve eski yazıtlarda Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölge için kullanılmaktadır. VAN’IN ESKİ ADI ise BET KARDU olarak geçmektedir.

VAN’IN ESKİ ADI: BET KARDU’DUR

Arap ve Süryani kaynaklarında Van Gölünün güneyi Bēt Qardū olarak geçmektedir.

Kaynaklar:

  • Jean de Thévenot, The Travels Of Monsieur De Thevenot Into The Levant: In Three Parts. Persia, 2. cilt 22 Haziran 2023 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Faithorne, 1687, s. 71
  • Karl Müller, Klaudiou Ptolemaiou Geographike hyphegesis, 1. cilt, 2. bölüm, Alfredo Firmin Didot, 2012, ISBN 124-999-259-1, s.947; Efraim Elimelech Urbach, I. Abrahams, The Sages, 1089 pp., Magnes Press, 1979, ISBN 965-223-319-6, s.552
  • "DARIUS III - DARIUS III, from 1911 Encyclopedia Britanica". 8 Temmuz 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Haziran 2014
  • Wadie Jwaideh, The Kurdish national movement: its origins and development, Syracuse Univ. Press, 2006, ISBN 081-563-093-X, s.12
  • Strabon (1880). "Géographie de Strabon". 14 Nisan 2016 tarihinde kaynağından. Erişim tarihi: 18 Aralık 2011
  • Strabon, Antik Anadolu Coğrafyası: 12 - 13 - 14 (Geographica) Arkeoloji ve Sanat Yayınları, sf 382 
  • 2.2. BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİ DE VAN’DA YAŞAMIŞTIR, HATTA NAAŞI DA VAN’DADIR

Bediuzzaman Said Nursi, Van Kalesi’nin güneyinde bulunan Horhor Medresesi'ni bir okul olarak kullanmıştır. KENDİSİNDEN YÜZ SENE SONRA RİSALE-İ NUR’A DEĞER VEREN BAZI KİMSELERİN VAN’A GELECEKLERİNİ VE SÖZ KONUSU MEDRESEYİ ZİYARET EDECEKLERİNİ BELİRTMİŞTİR. BAHSETTİĞİ BU KİŞİ ÇOK ÖZEL BİRİDİR. Nitekim, Van’a her yıl çok fazla sayıda nur talebesi gelmektedir. Ancak Üstad’ın kast ettiği, Van’a gelip giden medresesini ziyaret eden yüzlerce insan değil, çok özel, mübarek ve kutlu bir insanın bekleniyor olmasıdır.

Hatta Üstad’ın naaşı da şu an Van Kalesi’nin hemen yanında, Horhor Medresesi’nin çevresindedir. Üstad bunu bir keramet göstererek vefatından çok önce söylemiştir. Müvekkilin şu an kalmakta olduğu Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi de Üstad’ın naaşının bulunduğu Van kalesinin yanındaki Horhor Medresesi ile çok yakındır. 

Üstad’ın konuyla ilgili sözleri şöyledir:

… ve VAN'IN YEKPARE TAŞI OLAN KAL'ASININ ALTINDA BULUNAN HORHOR MEDRESEMİN vefat etmesi ve Anadolu'da bütün medreselerin kapatılması ile vefat etmelerine işaret ederek umumunun bir mezar-ı ekberi hükmünde olmasına bir alâmet olarak, o azametli mezara azametli Van kal'ası mezar taşı olmuş. EY YÜZ SENE SONRA GELENLER! Şu kal'anın başında bir Medrese-i Nuriye çiçeğini yapınız. Cismen dirilmemiş, fakat ruhen bâki ve geniş bir heyette yaşayan Medresetü'z-Zehra'yı cismanî bir surette bina ediniz, demektir. (Emirdağ Lahikası, s. 489)

Tarih denilen mazi derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla sizinle konuşuyorum. NE YAPAYIM, ACELE ETTİM, KIŞTA GELDİM; SİZLER CENNET-ÂSÂ (cennet gibi) BİR BAHARDA GELECEKSİNİZ. ŞİMDİ EKİLEN NUR TOHUMLARI, ZEMİNİNİZDE ÇİÇEK AÇACAKTIR. Biz, hizmetimizin ücreti olarak sizden şunu bekliyoruz ki: MAZİ KIT’ASINA GEÇMEK İÇİN GELDİĞİNİZ VAKİT, MEZARIMIZA UĞRAYINIZ; O BAHAR HEDİYELERİNDEN BİRKAÇ TANESİNİ MEDRESEMİN MEZARTAŞI DENİLEN VE KEMİKLERİMİZİ MİSAFİR EDEN VE HORHOR TOPRAĞININ KAPICISI OLAN KALENİN BAŞINA TAKINIZ. Kapıcıya tenbih edeceğiz; bizi çağırınız. MEZARIMIZDAN “NE MUTLU SİZE!” SADÂSINI İŞİTECEKSİNİZ. Hatta misafirlerimizin gölgeleri bile mezartaşımızdan bu sadayı işitecektir. Şu zamanın memesinden bizimle süt emen ve gözleri arkada maziye bakan ve tasavvuratları kendileri gibi hakikatsiz ve ayrılmış olan bu çocuklar, varsınlar, şu kitabın hakaikini (hakikatlerini) hayal tevehhüm etsinler. Zira ben biliyorum ki, şu kitabın mesâili hakikat (hakikat meselesi) olarak sizde tahakkuk edecektir. (Münazarat, s. 88)

Bediüzzaman açıklamalarında kendisinin kışta geldiğini İslam aleminin kurtuluşuna vesile olacak mübarek kişilerin ise baharda geleceğini, kendisinin de bu kişilere zemin hazırladığını özel olarak vurgulamıştır. Bu açıklamalarında dikkat çeken husus ise MÜBAREK VE ÖZEL BİR KİŞİNİN KENDİSİNDEN 100 YIL SONRA, BAHAR MEVSİMİNDE VAN’A GELECEK OLMASIDIR.

MÜVEKKİL, TAM YÜZ SENE SONRA VE TAM OLARAK BAHAR BAŞINDA Horhor Medresesi'nin bulunduğu VAN İLİNE CEBREN GETİRİLMİŞTİR. 

Müvekkil, Mehdi talebesi olmaya azmetmiş bir insan olduğundan her Mehdi talebesinde olduğu gibi kendisinde de Mehdi’nin gölgesi bulunmakta, her Mehdi talebesi gibi kendisi Mehdiyet yolunda yürümektedir. Talebesi olduğu Mehdi’nin yaşayacaklarının bir benzerini yaşamasının şeref duyulacak bir tevafuk olduğuna inanmaktadır.

KEMİKLERİMİZİ MİSAFİR EDEN VE HORHOR TOPRAĞININ KAPICISI OLAN KALENİN BAŞINA >>> Bilindiği üzere Bediüzzaman Hazretleri vefat ettikten sonra Urfa’ya defnedilmiş ancak kısa süre sonra naaşı buradan alınarak çok az kişi tarafından bilinen gizli bir yere defnedilmiştir. Bu yer Horhor Medresesi’nin bitişiğindedir. Kendisi de bu sözüyle keramet göstererek vefatından önce gelişmeleri söylemiştir.

  • 2.3  HAPİSHANE MEHDİYETİN VE MEHDİ’YE TALEBE OLMANIN ŞARTIDIR

Hadislerde Mehdi’nin birinin kısa diğerinin ise daha uzun olduğu bildirilen gaybetinin hapis hayatı olduğu açıkça izah edilmiştir. Müvekkil de Mehdi öncüsü ve talebesi olduğu için Mehdi ile aynı yollardan yürümekte, o Mübarek Şahsın yaşadıklarının benzerini yaşamaktadır. Müvekkil Adnan Oktar’ın da Mehdi Talebesi olarak iki hapis dönemi vardır. Hadislerde Mehdi’nin dört Peygamberin sünnetine sahip olacağı, bu Peygamberlerden birinin Hz. Yusuf olduğu, yani Mehdi’nin de Hz. Yusuf gibi tutuklanıp hapse atılacağı, gaybetinin de hapiste tutulmak şeklinde olacağı şöyle açıklanır:

Ebu Basir der ki: İmam Muhammed Bakır Aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Bu GAYBETİN (Mehdi’nin) sahibinde dört peygamberin sünneti vardır:… Dedim ki: “Hz. Yusuf’un sünneti nedir?” Buyurdu ki: “ZİNDAN ve gaybet.” (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 190)

Hadislerde Mehdi’nin bu hapishane dönemleriyle ilgili başka detaylar da verilmiştir. Buna göre iki defa hapishane dönemi olacak, ikincisi ise uzunca ve kesintisiz olacaktır. Bu da uzun bir mahkumiyete ve sürgüne anlamına gelmektedir.

AL-İ MUHAMMED’İN KAİM’İNİN (HZ. MEHDİ’NİN) İKİ GAYBETİ (HAPİS DÖNEMİ) VARDIR. BİRİSİ DİĞERİNDEN DAHA UZUNDUR… (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 199)

Bu kıyamın sahibinin (Hz. Mehdinin) İKİ GAYBETİ vardır. BİR GAYBETİ (hapiste kaldığı dönem) O KADAR UZAYACAK Kİ şöyle diyecekler: Öldü. Bazıları diyecek ki: Öldürüldü. Bazıları diyecek ki: Gitti… (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 198)

Mehdi'nin gaybetinin hapsedilme, zindana atılma şeklinde olacağına dair başka pek çok hadis daha vardır: 

İmam Cafer Sadık dedi ki: "... Ey Abdullah BU İŞİN SAHİBİ MEHDİ GAYBETE ALINIR VE HAPSEDİLİR. Sonra, HAPİS SÜRESİ UZATILIR. Ona eziyet vermek istediklerinde Mehdi, Allah'ın İsmi Azam'ı ile dua eder. Bunun üzerine Allah, Mehdi'yi ellerinden kurtarır.

(El-Gaybet, Şeyh Tusî cilt 1 sayfa 81/İsbat'ul Huda, Ünlü Alim Şeyh Muhammed Bin El-Hasan El-Hurr El-Amili cilt 3 sayfa 95 {Hicri 11. asır})

Tevrat'taki Moşiyah sıfatına gelince Mehdi, Allah'ın kulları içinde ZALİMLERİN ZİNDANINA ATILANLARIN EN HAYIRLISIDIR.

Tevrat'taki Hazar sıfatına gelince MEHDİ, HAKKI YENMİŞ, YASAKLI, YURDUNDAN SÜRÜLMÜŞ OLANDIR. Allah'ın emriyle, O'nun ilmi dahilinde gaib olandır ve o'nun hükmüyle kaim olandır."

(Bihar'ul Envar cilt 36 sayfa 223-224/İlzam'un Nasib cilt 1 sayfa 125)

Emirül Müminin Hz Ali dedi ki: "Bu işin sahibi Mehdi 'SÜRGÜN EDİLMİŞ' (şerid), MEMLEKETİNDEN UZAKLAŞTIRILMIŞ (tarid), yalnız ve tek başına olandır. (Bihar ül Envar, 51/120)

Müvekkil de kendisini Mehdi talebesi olarak görmekte, tarihte Peygamberlere ve bu kutlu ahir zaman şahsının yaşadığı bu güzel imtihanı yaşıyor olmaktan sevinç duymaktadır. 

Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına, cezaevinde olmasının sayısız çok faydası olduğu da açıkça görülmektedir. Müvekkil tutuklanmaları vesilesiyle, Allah’ın onu ve arkadaşlarını koruduğunu, arkadaşlarının dağılmasını engellediğini daha önceki açıklamalarında da ifade etmiştir.

2018’DEKİ OPERASYON DEVLETİN, MÜVEKKİLİN ARKADAŞ GRUBUNU DAĞILMAKTAN KORUMAK, BİRLEŞTİRİP GÜÇLENDİRMEK İÇİN DÜZENLEDİĞİ HİKMET DOLU BİR GİRİŞİMDİR. 2018 operasyonuyla müvekkilin adeta yeniden hayat bulması, fiziki görünümünde şaşırtıcı bir şekilde zamanın ileri doğru değil geriye doğru aktığının görülmesi ve son 40 yılın toplamından binlerce kat daha çok sevilir geldiği herkes tarafından görülen ve bilinen somut bir gerçektir. Bu operasyon, neredeyse birbirlerini hiç görmemeye başlayan arkadaş grubunu, birbirleriyle bağlantıları gittikçe zayıflıyorken -tutuklanma vesilesiyle- 24 saat birlikte yaşar hale getirmiş, birbirleriyle tarihlerinde olmadıkları kadar çok kaynaştırmıştır. Çoğu zaman birbiriyle görüşmeye dahi fırsat bulamayan kişiler arasında kurşunla kaynatılmış gibi sağlam bir birlik, kardeşlik, dayanışma, sevgi oluşmuştur.

Müslümanların birbirlerinden uzaklaşmaları durumunda imani derinliklerini kaybetmeleri hatta Allah korusun ibadetlerden de uzaklaşmaları riski olduğu Kuran’da haber verilen bir gerçektir. Devletimiz arkadaş grubunu dağılma riskini görünce bu gençlerin -Allah korusun- imanlarını kaybetme ve ibadetlerinden uzaklaşma tehdidine karşı tedbir almış operasyon düzenleyip tutuklayarak onları dünyadan kurtarmıştır. Hemen hepsi ilahiyat fakültesini bitirmiş, 2., 3. Ve hatta 4. Üniversiteden mezun olmuşlardır. Arapça öğrenmiş ve Arapçalarını geliştirmiş, Kuran’ı Arapçasından derin anlamlarıyla incelemiş, birçok sırrını ve mucizesini öğrenmiş, alim haline gelmişlerdir. Her biri adeta birer müfessir olmuştur.

  • 2.4  YUSUF VE HZ. MUSA DA 10 YIL TUTUKLU KALMIŞLARDIR

Bilindiği üzere Hz. Yusuf yanında kaldığı Vezir’in karısının iftirası ve diğer kadınların da bu iftiraya destek vermesi, böylece çok sayıda kadının cinsel saldırı içerikli iftiraları nedeniyle masum olduğu somut delillerle açıkça görüldüğü halde tutuklanmıştır.

Sonra onlarda (Yusuf'un iffetine ilişkin) delilleri görmelerinin ardından, mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü)ağır bastı. (Yusuf Suresi, 35)

Musevi kaynaklarda ise Hz. Yusuf’un 10 yıl cezaevinde kaldığı anlatılmaktadır.

Tevrat Tefsiri Midraş’ın Shemot Rabbah 7:1 bölümünde:

“YUSUF 10 YIL CEZAEVİNDE KALMAK ÜZERE TUTUKLANDI…”

Chabad tefsirinin içeriğinde, bu rivayet şöyle aktarılmıştır:

“CEZAEVİNDE 10 YIL KALAN YUSUF…” 

Raşi – Bereşit Tefsirinde aktarılan rivayet ise şöyledir:

Kadın ona ağır suçlamalar yöneltti… VE YUSUF ON YIL HAPİSTE TUTULDU. (Raşi bu bilgiyi Midraşik kaynaklara dayandırır.)

Kaynak: https://www.sefaria.org/Rashi_on_Genesis.46.3.1?lang=bi&with=Midrash&lang2=bi

https://www.sefaria.org/topics/joseph-and-potiphar?sort=Relevance&tab=notable-sources

https://www.sederolam.info/seder_olam_rabbah_part_2_albert_benhamou.pdf?utm

Kuran’da Hz. Musa’nın Medyen’e yaptığı yolculuk ve orada 10 yıl kalması anlatılır. BU 10 YIL BOYUNCA HZ. MUSA TUTUKLU KALMIŞTIR.

Bilindiği üzere Hz. Musa’nın Medyen’e gitmesinin sebebi, Mısır’da istemeden bir insanın ölümüne sebep olması, Firavun’un kendisini öldürmek için aradığını öğrenmesidir.

Şehrin öbür yakasından bir adam koşarak gelip dedi ki: 'EY MUSA, ÖNDE GELENLER, SENİ ÖLDÜRMEK KONUSUNDA ARALARINDA GÖRÜŞMEKTEDİRLER, ARTIK ÇIK GİT; gerçekten ben sana öğüt verenlerdenim.' Bunun üzerine korku içinde etrafı kollayarak ORADAN AYRILDI: "Rabb'im! Beni bu zalim halktan kurtar." dedi. MEDYEN TARAFINA YÖNELDİĞİNDE: "Umarım Rabb'im bana bir çıkış yolu gösterir." dedi.  (Kasas Suresi, 20-22)

Hz. Musa, Medyen’e cinayet suçlamasıyla Mısır’dan kaçmış biri olarak gelmiştir ve Firavun’un askerleri de peşindedir.

MEDYEN’DE KARŞILAŞTIĞI KİŞİ (İslami kaynaklar ve müfessirlerin izahlarına göre bu kişi bazı meallerde söylendiği gibi Hz. Şuayb değildir) HZ. MUSA’YI FİRAVUN’A TESLİM ETMEMEK İÇİN ONU TUTUKLU TUTMAYI ÇÖZÜM OLARAK BULMUŞTUR. AKSİ DURUMDA FİRAVUN’UN SALDIRGANLIĞINA KENDİSİ DE MARUZ KALACAKTIR. BU TUTUKLULUK BİR CEZAEVİNDE ÖZGÜRLÜĞÜNDEN TAMAMEN MAHRUM OLMASI ŞEKLİNDE DEĞİL, BİR AÇIK CEZAEVİ MODELİNDEDİR. HZ. MUSA BURADA ÇALIŞMAKTADIR. BU KİŞİNİN KIZI DA HZ. MUSA’YA DÜZENLİ OLARAK YEMEK GETİRMEKTEDİR. AÇIK CEZAEVLERİNDE DE MAHKUMLAR BELİRLENMİŞ İŞLERİ YAPMAKTA, ÇOĞU ZAMAN İŞÇİ OLARAK ÇALIŞMAKTA, ZAMAN ZAMAN DA KENDİ ÖZEL İŞLERİ İÇİN İZİN ALIP DIŞARI ÇIKABİLMEKTEDİR. HZ. MUSA 10 YIL MEDYEN’DE TUTUKLU KALMIŞTIR.

Baba, “Bana sekiz yıl çalışmana karşılık şu iki kızımdan birini seninle evlendirmek istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan bu da senin bileceğin bir şey; seni zorlamak istemem. İnşaAllah benim iyi kimselerden olduğumu göreceksin” dedi.

Mûsâ, “Bu seninle benim aramdadır; bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım, bana haksızlık yok! Söylediklerimize Allah şahittir” diye cevap verdi. (Taha Suresi, 27-28)

Tevrat'ın eski Aramice Tercümesi olan Yonatan Targum ve Yaşar Kitabı’nda ise Hz. Musa’nın 10 yıl tutuklu kaldığı şöyle anlatılır: 

Bunun üzerine Midyanlı çobanlar gelip onları kovdular. Musa kalkıp onlara yardım etti ve sürüyü suladı. Ve eve, babaları Reuel'in yanına geldiler ve Musa'nın kendileri için yaptıklarını ona anlattılar. Ve dediler: Bir Mısırlı bizi çobanların elinden kurtardı, bizim için su çekti ve sürüyü suladı. Ve Reuel kızlarına dedi: Peki o nerede? Niçin adamı bıraktınız? Reuel de onu çağırıp evine getirdi ve onunla birlikte ekmek yedi. Musa, Reuel'e Mısır'dan kaçtığını ve Kuş'ta (Mısır sınırı Etiyopya’da) kırk yıl krallık yaptığını, sonra da yönetimi ondan aldıklarını ve onu barış içinde, onurla ve armağanlarla gönderdiklerini anlattı. Reuel Musa'nın sözlerini işitince, kendi kendine, "BU ADAMI ZİNDANA ATACAĞIM, Kuş oğullarını yatıştıracağım, çünkü onlardan kaçtı" dedi. Ve onu alıp zindana koydular; ve MUSA ON YIL ZİNDANDA KALDI. (Bölüm 76-77-78-79)

3. CÜBBELİ AHMET HOCA, KENDİ CEMAATİ TARAFINDAN BİLE NEDEN SEVİLMEDİĞİNİ DE DÜŞÜNMELİDİR

Cübbeli Ahmet’in “neden benim başıma geliyor, bu bir bela olabilir mi” diye düşünmesi gereken konulardan biri de kendi cemaati tarafından dahi sevilmeyen bir insan olması ve cemaatinden uzaklaştırılmasıdır.

Yeniçağ Gazetesi, 27.03.2024

İsmailağa Cemaati tarafından yapılan açıklamada Cübbeli Ahmet için “… bugün cemaatimizin büyüklerini dinlemediği gibi aslında Mahmud Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretlerimizi de birçok noktada dinlememiştir” denilerek Mahmut Efendi Hazretleri’ne karşı saygıya uygun olmayan üslup ve tavırlarına dikkat çekilmiştir. Kendi şeyhine karşı dahi böyle bir tavır içinde olması kişiliğinin anlaşılması açısından dikkat çekicidir. (https://www.yenicaggazetesi.com.tr/flas-flas-cubbeli-ahmet-ismailaga-cemaatinden-kovuldu-780085h.htm)

Mahmut Efendi Hazretleri’nin Cübbeli Ahmet’in tavır ve üsluplarından her zaman rahatsız olduğu ise Cemaatin basına yaptığı açıklamada şöyle dile getirilmiştir:

(https://www.gazeteduvar.com.tr/ismailaga-cubbeliyi-kovdu-mahremimizi-ortaya-saciyor-haber-1679701)

İsmailağa Cemaati’nin basın açıklamasında dile getirilen, “Hatta kendisi bir keresinde hastalandığında düzelip düzelemeyeceğini Mahmud Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretlerimize sorduğunda, “Senden daha çok çekeceğimiz var” cevabını almış” sözü üzerinde de mutlaka düşünmesi önemlidir.

Kamu Son Haber, 27.03.2024


4. ASIL ÜZERİNDE DURULMASI GEREKEN HUSUS CÜBBELİ AHMET’İN ŞEVKLE SAVUNDUĞU MEHDİYETİ ANLATMAKTAN NEDEN VAZGEÇTİĞİDİR?

Cübbeli Ahmet Hoca yıllar boyunca şevkle, heyecanla, özlemle Mehdiyeti anlatmış bir insandır. Mehdi’nin gelişini müjdeleyen, Mehdi’nin fiziksel özelliklerini tüm detaylarıyla anlatan, Mehdi gelmeden önce oluşacak alametleri tek tek sıralayan, Mehdiyete karşı olanların vasıflarını da haber veren konuşmaları, risaleleri, sohbetleri, kitapları bulunmaktadır. Hatta öyle ki cemaatini, “Mehdi bekliyoruz deyip de Mehdi’yi görünce menfaatine uymayacağı, işine gelmeyeceği için Mehdiyete karşı çıkacak insanlara” karşı uyarmış, bu insanların helak olup gideceğini söylemiştir.

CÜBBELİ AHMET HOCA: "Efendi kardeşlerim bekleyip de, geldiğinde inanmamak da var ha..  ONUN İÇİN ŞİMDİ MEHDİ (AS) BEKLİYORUZ DİYENLERDEN, MEHDİ (AS) GELDİĞİNDE ‘HADİ GİT İŞİNE BU DEĞİL' DİYEN DE ÇIKABİLİR HA…  Olacak bu, bu olacak. Aynı Resulallah bekleyenler gibi bu da başımıza gelecek.  BAK MEHDİ'Yİ BEKLİYORUZ, BEKLİYORUZ DİYENLER, BİR DE MEHDİ (AS) ÇIKACAK, BAKACAK HERİFİN İŞİNE GELMEYECEK. MADDESİNE DOKUNACAK, MENFAATİNE DOKUNACAK. İŞTE O ZAMAN ÇOKLARI, ‘BU SAPIKTIR DİNİMİZİ KALDIRMAK İSTİYOR MEDİNE'NİN(İSTANBUL) ALİMİNİN DEDİĞİ GİBİ' DİYECEKLERAma hepsi helak olup gidecekler. Allah bize beklediğimiz Mehdi'yi gönderdiğinde, inanmayı nasip eylesin.  Amin."

Cübbeli Ahmet Hoca’nın en yüksek tonda, büyük bir heyecanla ve önemle cemaatini uyardığı, yıllarca “aman ha böyle bir samimiyetsiz alim çıktığında dikkat edin” dediği sözde alimin kim olduğunu da açıklaması gerekir. Kamuoyu Cübbeli Ahmet Hoca’dan bu sorunun cevabını beklemektedir: MÜSLÜMANLAR İÇİN HAYATİ BİR ÖNEM TAŞIDIĞI İÇİN VAAZLARINDA GÜRÜL GÜRÜL “DİKKAT EDİN” DİYE UYARDIĞI ŞÖHRET SAHİBİ,  SAMİMİYETSİZ ALİM KİMDİR?

Ancak her nedense alametlerin iyice belirginleşmesiyle birlikte birdenbire Mehdiyeti anlatmaktan vazgemiş, “her an Mehdi’yi görebiliriz” diye vaazlar verirken “Mehdi gelmeyecek, kesin gelmeyecek” yayınları yapmaya başlamıştır.

Yıllarca, saatler boyunca sohbetlerinde Mehdi’yi anlatan, Mehdi ile ilgili risaleler yazan Cübbeli Ahmet Hoca’nın birden birde ne olup da Mehdiyeti anlatmaktan vazgeçtiği merak uyandıran bir durumdur.

  • 4.1  CÜBBELİ, MEHDİ ZUHUR ETTİĞİNDE MEDİNEDE YANİ İSTANBUL’DA ÜNLÜ BİR ALİMİN ONA KARŞI ÇIKACAĞINI ANLATMIŞTIR 

Cübbeli Ahmet Hoca’nın Mehdiyet karşıtı safa geçmeden önce verdiği vaazlardan birinde Mehdi ile ilgili çok önemli bilgiler yer almaktadır. Cübbeli Ahmet Hoca bu vaazında, hadisler ve diğer bazı alimlerin açıklamalarına dayanarak, Mehdi’ye karşı olmayı vazife haline getiren, İstanbul’da yaşayan bir alimden bahsetmektedir:

CÜBBELİ AHMET HOCA: "Hz. Mehdi Medine'de ortaya çıktığı zaman, dünyaya hâkim olduğu zaman, MEDİNE'DE (İSTANBUL’DA) BULUNAN BİR ALİM, O ADAM, EN BÜYÜK ALİM, DİYECEKTİR Kİ HZ. MEHDİ’NİN ALEYHİNDE "BU ADAM BİZİM DİNİMİZİ ORTADAN KALDIRMAK İSTİYOR VE İSLAM'I ORTADAN KALDIRMAK İSTİYOR". ONUN İÇİN HZ. MEHDİ’YE HARP AÇACAK.

… Hz. Mehdi’nin geldiği dönemde Medine’de bulunan en büyük alim bile Hz. Mehdi’nin İslam'ı kaldırmak için çıktığını ve sünneti ortadan kaldıracağını sanmıştır. Niye öyle sanmıştır? Çünkü o zamana kadar bunlar tamamen bid'atları sünnet yerine koyacak, uydurmaları sünnet yerine koyacak ve Resulullah (sav)'in hakiki sünnetlerini terk edeceklerdir. TABİİ Kİ HZ. MEHDİ GELDİĞİNDE ONLAR BUNA TAHAMMÜL EDEMEYECEK VE EN BÜYÜK ALİMLERİ O ZAMAN MEDİNE'DE (İSTANBUL’DA) "YA BU NE BİÇİM ADAM? KİMDİR, BUNA UYMAYIN, BU DİNİ, İSLAM'I ORTADAN KALDIRACAK" DİYE HEZEYANLAR SAVURACAKTIR.”

(Cübbeli Ahmet Hocaefendi ile Kıyamet Alametleri, 37. Ders, Hazreti Mehdî, 2. Bölüm, 23 Mayıs 2006, Link: https://www.youtube.com/watch?v=5F5iqlbN5xA&t=137s, 30:00 – 32:23 DAKİKALAR)

Medine kelimesi Arapça’da büyük şehir anlamına gelir. Resulullah (sav), Hz. Mehdi’nin faaliyet göstereceği medinenin yani büyük şehrin ise İstanbul olduğunu şöyle bildirmiştir:

Ey Ümmet! Altı şey vardır ki, onlar olmadan kıyamet kopmaz... Altıncısı da medinenin fethi.

Denildi ki: HANGİ MEDİNE?

Buyurdu ki: KONSTANTİNİYYE. (İSTANBUL)

(Bu İstanbul'un Hz. Mehdi tarafından yapılacak manevi fethidir.) (Kıyamet “Alametleri, s. 204  Ramuz EI Ehadis 1/296)

Tüm bu bilgilerden CÜBBELİ AHMET HOCA’NIN HZ. MEHDİ’YE “BU SAPIKTIR DİNİMİZİ KALDIRMAK İSTİYOR” DİYEREK KARŞI ÇIKACAK DİYE ANLATTIĞI SÖZDE ALİMİN İSTANBUL’DA YAŞADIĞI AÇIKÇA anlaşılmaktadır. İstanbul’dan şöhretli (herkes tarafından tanınıp bilinen) bir sözde alimin Mehdi’nin karşısında yer alacaktır. Cübbeli Ahmet Hoca şöhret sahibi bu sözde alime karşı milletimizi uyardığına göre kim olduğu hakkında da açıklama yapması gereklidir.

Mehdi, İstanbul’da faaliyet göstereceğine göre Mehdi’ye karşı mücadele edecek olan söz konusu büyük alim de İstanbul’dan çıkacaktır.  Bu alim Mehdi’nin aklını ve ferasetini takdir edemeyecek, bu sebeple de ona karşı çıkacaktır. Kendisi bidatlara uyduğundan, Mehdi’nin hikmetli uygulamalarını anlamayacak, haşa Mehdi’nin İslam’a uymadığını iddia edecektir.  Ve bu alimin karşı gelişi de Mehdi’nin çıkış alametlerinden biri olacaktır.

SONUÇ OLARAK;

Cübbeli Ahmet Hoca’nın bu paylaşımından, kendi cemaati tarafından da sevilmeyip dışlanan biri olarak, kendisini evliya gibi göstermeye çalıştığı, böylece insanları etkilemek ve dikkat çekmek istediği anlaşılmaktadır.

Ancak Cübbeli Ahmet Hoca’nın önceliği;

  • fuhuş amaçlı insan ticareti, tehdit, şantaj ve mafya ile ilişki kurmak suçlamalarıyla tutuklanıp cezaevinde yatmış,
  • sürekli baygınlık ve fenalık geçirerek hastane hastane dolaşan,
  • sık sık ciddi hastalıklar geçiren

biri olarak eğer bu tip olayları bela olarak görüyorsa öncelikli olarak kendisinin neden bunları yaşadığı üzerine düşünmek olmalıdır.

Ancak şunu da bir kez daha hatırlatmak gerekir ki, müvekkil her zaman Cübbeli Ahmet Hoca’ya karşı şefkatli, merhametli, affedici olmuştur. Cübbeli Ahmet Hoca’nın bu tekzibe konu olan paylaşımında olduğu gibi zaman zaman son derece uygunsuz üsluplar kullanıyor olmasına rağmen bir kızgınlık ve öfke duymamıştır. Müvekkil Adnan Oktar için her zaman karşısındaki kişinin ahireti önemlidir. Ahireti için o kişiye merhametle ve güzel sözle hatırlatmada bulunmak samimi bir müminin önemli vasıflarından biridir.

Saygılarımızla kamuoyunun bilgilerine arz ederiz. 14.09.2025

Yorum Gönder

0 Yorumlar