Son Yayınlar

6/recent/ticker-posts

Müvekkil Adnan Oktar’dan Halil İbrahim Büyükbaş Paşamıza Tekzip ve Hatırlatmadır

ABD'de kız çocuklarına yönelik cinsel istismar, pedofili ve fuhuş ağı oluşturmak iddiasıyla yargılanırken hapishanede ölü bulunan Amerikalı milyarder Jeffrey Epstein davasına ilişkin mahkeme tutanaklarının kamuoyuyla paylaşılmasının ardından, ülkemizdeki çeşitli televizyon kanalları ve Youtube üzerinden yayın yapan bazı kanallarda, müvekkil Adnan Oktar hakkında yersiz ve yakışıksız ZORLAMA BENZETMELERLE hakaret içeren gerçek dışı itham ve iddialarda bulunulmaktadır.

Stratejik Düşünce Enstitüsü “SDE” isimli Sivil Toplum Kuruluşunda görevli Emekli Tuğgeneral Sayın Halil İbrahim Büyükbaş Paşamız da, kaleme almış olduğu bir köşe yazısında -kanaatimizce dedikodu mahiyetindeki delilsiz, mesnetsiz gerçek dışı bu itham ve iftiralardan olumsuz etkilenmiş olduğundan- BİR ŞEHİR EFSANESİNDEN ÖTEYE GİTMEYEN BU UYDURMA SÖZDE ŞANTAJ KASETLERİ iddiasını tekrarlamışlardır.

Ancak kıymetli Paşamıza hatırlatmak isteriz ki;

Yıllardır adeta bir şehir efsanesi gibi tekrar tekrar gündeme getirilen bu sözde “şantaj kasetleri” ve “dijital arşiv” hikayeleri, hiçbir delile dayanmayan gerçek dışı iddialardan ibarettir. Bunlar, uzun yıllardan bu yana müvekkil Adnan Oktar ve arkadaş camiasını karalayıp aleyhlerinde olumsuz kamuoyu algısı ve infial oluşturmak, devlet ve emniyet görevlilerini yanlış yönlendirmek, hükümet yetkilileri ve siyasiler ile aralarını açıp bozmak gibi kirli ve art niyetli girişimlere malzeme yapılmak amacıyla çeşitli dönemlerde gündeme getirilmektedir.

Ayrıca bu tip kurgulama haberleri hazırlayanların gözden kaçırdıkları ve aleyhte algı oluşturmaya çalışırken, BİLMEDEN KENDİLERİNİ AÇMAZA SÜRÜKLEDİKLERİ pek çok nokta da bulunmaktadır.

Örneğin “Epstein” davasındaki operasyonlarda , İÇLER ACISI KOŞULLARDA ZORLA TUTULAN, CİNSEL SALDIRI MAĞDURU KADINLARA ve ÇOK SAYIDA SUÇ UNSURUNA RASTLANDIĞI göze çarpmaktadır. Buna karşın;

Müvekkil ve arkadaşlarının 200’ün üzerindeki ev ve işyeri adresine yüzlerce polis memurunun katılımıyla, eş zamanlı ve ansızın, bir gece yarısı gerçekleştirilen operasyonlarda, ZORLA TUTULUP ALIKONULAN veya İSTİSMARA UĞRAMIŞ HİÇBİR KIZ YA DA KADINA RASTLANMAMIŞTIR.

Operasyon kapsamında evlerin altı üstüne getirilip duvarlarının yıkılmasına, bahçelerine iş makinaları ile girilip kazılmadık yer bırakılmamasına rağmen, TEK BİR ŞANTAJ KASEDİNE ya da KAYNAĞI BELİRSİZ BİR PARAYA veya GİZLİ SAKLI HERHANGİ BİR SUÇ YA DA SUÇ UNSURUNA DA RASTLANMAMIŞTIR. ÇÜNKÜ YOKTUR.

Yine benzerlik uydurmaya çalıştıkları kişi veya yapılara ilişkin açılan davalarda kendi hür iradeleriyle mahkemeye başvurup şikayetçi olan çok sayıda kadın veya kızlar bulunmaktayken, müvekkil ve arkadaşlarının yargılanmakta oldukları davada TEK BİR DOĞAL ŞİKAYETÇİ DAHİ BULUNMAMAKTADIR.

Müvekkil ve arkadaşlarının dosyasındaki (sözde) şikayetçi kadınların tamamı, o dönem İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube Müdürlüğü’nde görevli bazı polis memurları tarafından aranarak Haklarında yurt dışına çıkış yasağı getirildiği, emniyete gelip şikayetçi olmazlarsa kendilerinin de tutuklanacağıyla” KORKUTULUP TEHDİT EDİLEREK ZORLA ŞİKAYETÇİ YAPILMIŞLARDIR.

Ortada Bir Örgüt Olmadığının En Önemli Göstergelerinden Birisi de Müvekkil ve Arkadaşları Tarafından Yapılan Görüşmelerdir

Sayın Paşamızın da belirtmiş olduğu gibi geçmişte müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları ile görüşüp bir araya gelen kimseler arasında, BAŞTA CUMHURBAŞKANIMIZ SAYIN ERDOĞAN olmak üzere, AK Parti’de BAKANLIK, MECLİS BAŞKANLIĞI ve MİLLETVEKİLLİĞİ yapmış çok değerli insanların bulunduğu bir gerçektir. Hatta müvekkil, SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZI HEM YATTA HEM DE EVDE MİSAFİR ETMİŞTİR.

Müvekkil Adnan Oktar bu konuyu gerek sözlü gerekse yazılı ifadelerinde “Tayyip Bey bizim evimize gelirdi. Tayyip Bey beni yakından tanır, beni sever. Evimize gelirdi, yemek yerdik, yatımızda da gezdirdik. Dünürü Sadık Albayrak beyefendi de ziyaretimize gelirdi” sözleriyle de birçok kez dile getirmiştir.

Dolayısıyla müvekkil ve arkadaşlarının on yıllardır ülkemizin önde gelen siyasetçi, bürokrat, gazeteci, hukukçu, akademisyen, kanaat önderi ve sanatçılarıyla görüşüp yakın ilişkiler kurabilmesi, ORTADA BİR SUÇ ÖRGÜTÜ BULUNMADIĞININ DA AÇIK BİR İSPATIDIR . Bunun aksi bir durum söz konusu olsa, aralarında Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan doğrudan bilgi ve istihbarat alabilen -başta Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan olmak üzere-ülkemizin önde gelen siyasetçi ve devlet adamlarının MÜVEKKİL ve ARKADAŞLARIYLA ASLA BİR ARAYA GELMEYECEKLERİ AŞİKARDIR.

Eminiz ki kıymetli paşamız da eğer o dönemde müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları tarafından davet edilmiş olsaydı, kuşkusuz ki davetlere katılmak için can atar; her davet ve ziyafete büyük bir mutlulukla katılırlardı. Dolayısıyla sayın paşamızın, oradan buradan edinilmiş dedikodu mahiyetindeki itham ve iftiraları, -doğrusunu hiç mi hiç araştırmadan- olduğu gibi köşesine taşıması; bu yolla gündeme gelmeye çalışması kendisine yakışmamaktadır.

İftira Dinen de Haramdır ve Zina İthamında Bulunmak İçin En Az 4 Şahit Getirilmesi Gerekmektedir

Ayrıca çevresinde dindar, mütedeyyin bir insan olan tanınan kıymetli paşamıza, dinimize göre ZİNA İTHAMINDA BULUNMAK İÇİN EN AZ 4 ŞAHİT GETİRİLMESİNİN ŞART OLDUĞUNU, ŞAHİT GETİRİLEMEMESİ durumunda, BU YAPILANIN APAÇIK BİR İFTİRA OLACAĞINI da hatırlatmak isteriz.

Yüce Rabbimiz Kur'an'da, bir kimseye karşı zina isnadında bulunanların ancak "DÖRT ŞAHİTLE GELMELERİ" gerektiğini bildirmiştir:

Onu işittiğiniz zaman, erkek mü'minler ile kadın mü'minlerin kendi nefisleri adına hayırlı bir zanda bulunup: "BU, AÇIKÇA UYDURULMUŞ İFTİRA BİR SÖZDÜR" demeleri gerekmez miydi?

Ona karşı DÖRT ŞAHİTLE gelmeleri gerekmez miydi? Şahitleri getirmediklerine göre, artık onlar Allah Katında yalancıların ta kendileridir .

Eğer Allah'ın dünyada ve ahirette sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız dedikodudan dolayı size büyük bir azap dokunurdu.

O durumda SİZ ONU (İFTİRAYI) DİLLERİNİZLE AKTARDINIZ VE HAKKINDA BİLGİNİZ OLMAYAN ŞEYİ AĞIZLARINIZLA SÖYLEDİNİZ VE BUNU KOLAY SANDINIZ ; oysa o Allah Katında çok büyük (bir suç)tür.

Onu işittiğiniz zaman: "Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz. (Allah'ım) Sen Yücesin; bu BÜYÜK BİR İFTİRADIR " demeniz gerekmez miydi? (Nur Suresi, 12-16)

Görüldüğü gibi, Kur’an ayetleri son derece açıktır. Bir Müslümana, delilsiz yani dört adil şahit göstermeden zina isnadında bulunmak BÜYÜK HARAMDIR . Ayetin bildirdiği üzere, Müslümanlara zina iftirası atıp da dört şahit getirmeyenler "Allah Katında yalancıların ta kendileri" olarak tanımlanmaktadır. Yani, bunların artık "KENDİLERİNE GÜVEN OLMAYACAK" insan oldukları, dolayısıyla herhangi bir konudaki şahitliklerinin de ömür boyu geçersiz olduğu bildirilmektedir. Çünkü, kin ve öfkelerine, kötü zanlarına uyarak iftiraya ortak olmaları bu insanların nefislerine Allah'ın emirlerine itaat etmekten daha sevimli görünmüş ve bunun sonucunda harama girerek "Allah Katında çok büyük (bir suç)" işlemişlerdir.

Yüce Allah Kuran'da, hiçbir delili olmadan mü'min kadınlara fuhuş iftirasında bulunanların durumunu,

Namus sahibi, bir şeyden habersiz, mü'min kadınlara (zina suçu) atanlar, dünyada ve ahirette LANETLENMİŞLERDİR. Ve onlar için büyük bir azab vardır. (Nur Suresi, 23)

şeklinde açıklamaktadır.

Ayrıca, Allah Kuran'da bir konu hakkında herhangi bir bilgisi veya delili olmamasına rağmen bunun peşinden giderek iftirada bulunanların , bu yaptıklarından dolayı mutlaka Allah Katı'nda sorumlu tutulacaklarını, İsra Suresi'nin 36. ayetinde şöyle bildirmektedir:

Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.(İsra Suresi, 36)

Kaldı ki husumetli bazı çevrelerin camiamıza saldırı ve karalama amacıyla ürettikleri iftiralara, safsatalara, gerçek dışı iddialara itibar ederek bunları tekrar etmesinin ve desteklemesinin kıymetli paşamıza hiçbir şey kazandırmayacağı gibi samimiyetine, dürüstlüğüne ve çevresindeki saygınlığına gölge düşüreceği de açıktır.

Saygılarımıza değerli kamuoyunun bilgilerine sunarız. 25.09.2025

Yorum Gönder

0 Yorumlar