
Adnan Oktar’dan Duyurudur
Tahliyelerin Ardından Tekrar Tutuklama Adeti, Adnan Oktar Davasıyla Başlamıştı ve O Dönem Buna Sessiz Kalınmıştı
12 yıl önceki bir suçlama nedeniyle, oldukça hasta bir haldeyken cezaevinde tutulan Ayşe Barım'ın, tahliyesinin hemen ardından tekrar tutuklanması, ülke çapında bir kez daha şaşkınlık yaratmıştır. Aslında bir süredir uygulanan bu strateji, artık ne yazık ki ülkede bilindik bir yöntem halini almıştır. Çoğunlukla tutarsız gerekçelerle cezaevinde bulunan halka mal olmuş bazı kişiler, önce tahliye edilmekte, cezaevinden çıkışları yapılmakta, dış dünyaya adım attıklarını zannetmekte, ancak hemen akabinde yine çok tanıdık "savcı itirazı" gerekçesiyle tekrar tutuklanmaktadır.
Bu durum, hukuksuzluklar bakımından son derece vahim bir dönemi yaşayan ülkemiz adına, ürkütücü bir tablodur. Artık gelenek haline getirilmiş bu uygulama, adeta kişilere bir eziyet görünümü almıştır ve ne acıdır ki, bu yöntemin bu şekilde uygulanacağı artık herkes tarafından ezbere bilinmektedir. Yan davalar oluşturulmakta, herhangi bir tahliye durumunda kişiyi tekrar tutuklayacak bahaneler hazırlanmaktadır.
Ancak her şeyin ötesinde belirtmeliyiz ki, bu vahim tablonun bu kadar yaygın hale gelmiş olması, aslında şu an bunları yaşayan SOL CENAHIN BÜYÜK HATASININ sonucudur.
Müvekkil Adnan Oktar, Hukuksuzluklara Sessiz Kalınmaması İçin Sürekli Uyarılarda Bulunmuştu
Uzunca bir süredir, ülkede gerçekleşen ve esefle izlediğimiz hukuksuzlukların, SAĞ VEYA SOL KESİMLER FARK ETMEKSİZİN, HERKESE UYGULANDIĞINI görüyoruz.
Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına yapılan hukuksuzlukları izleyen, hatta bunlardan keyif duyan, hatta tüm bunlara alkış tutan bazı kesimlerin, ŞU AN AYNI HUKUKSUZLUKLARDAN YAKINDIĞINI görüyoruz.
Müvekkil ve çevresi bakımından bu hukuksuzluklar yaşanırken, müvekkilin defalarca kamuoyu duyuruları ile özellikle sol cenaha çağrılar yaptığını hatırlatıyor ve kendinden olmayana yapılan hukuksuzluğu alkışlamanın, KENDİNE BİR BELAYI ÇAĞIRMAKLA EŞDEĞER olduğunu, hukuksuzluğa bir kere imkan verildiğinde, ONUN DÖNÜP DOLAŞIP BUNA VESİLE OLANLARI SARIP SARMALAYACAĞINI belirtiyoruz.
Şayet, demokrasi neferi olmakla övünen sol kesimin bir kısmı, müvekkil ve arkadaşlarına yönelik yapılanlara DESTEKÇİ ÇIKMASAYDI, HERKES İÇİN ADALETİ SAVUNSAYDI, HUKUKSUZLUĞA ASLA AÇIK KAPI BIRAKMASAYDI, şu an şartların çok daha farklı olacağını hatırlatıyoruz.
Şu an gerek İBB davaları gerekse diğer tutuklamalarda yaşananların İLK DENEMELERİNİN, HEP MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARI ÜZERİNDE YAPILDIĞINI ama hali hazırda bundan müzdarip olanların O DÖNEM BUNLARA DESTEKÇİ OLANLAR olduğunu söyleyip duruyoruz.
Ama tüm anlatımlarımıza rağmen, söz konusu kesimin bir bölümünün bu konuyu görmezden geldiğini de görüyoruz.
Görmezden gelmek çözüm olmuyor; çünkü müvekkil ve arkadaşlarına reva görülmüş uygulamalar, şu anda cezaevinde bulunan sol kesimin temsilcilerine uygulanmaya devam ediyor.

Tahliyenin Akabinde Tekrar Tutuklama, İlk Olarak Adnan Oktar Davasında Denenmişti
Tahliyesinden sonra tutuklanan ilk örnek, Ayşe Barım değildir. Ne acıdır ki bu uygulama, ÖNCE MÜVEKKİLİN ARKADAŞLARI ÜZERİNDE DENENMİŞ, buna SES ÇIKARILMAYINCA da herkese, özellikle de ses çıkarmayanlara sirayet eder hale gelmiştir.
Şu anda siyasi suçlardan dolayı cezaevinde bulunanlar, tahliyelerinin bir çözüm olmayacağını, mutlaka cezaevi kapısında tekrar tutuklanacaklarını bilerek hapis yatmaktadırlar.
Bu, aslında bir SESSİZLİĞİN sonucudur. Bu uygulama ilk defa olarak müvekkilin arkadaşlarına yapıldığında, BU CENAHTAN KİMSENİN SES ÇIKARMAMIŞ olmasındandır.
Ses çıkarmamak bir yana, bir kısmının buna ALKIŞ TUTMUŞ olmasındandır.
Hatırlatacak olursak; müvekkilin ağır hasta konumdaki arkadaşının, hastaneden verilen "cezaevinde kalamaz" raporu neticesinde tahliye edilmesi ve tahliye sonrası kendisinin neşeli görüntü vermesi bazı kesimleri rahatsız etmiş ve medya ve özellikle sosyal medyada, günümüzde artık meşhur hale getirilen "tekrar tutuklansın" provokasyonları yükselmişti. Bu provokasyonlar sonucunda, tahliye olan bu kişi tekrar tutuklanmıştı.
Bir başka örnek; BAM 1CD, Adnan Oktar davasını esastan bozduğunda da, 78 kişi tahliye edilmiş ve yine aynı kişilerin, Adalet Bakanını, hakimleri ve savcıları açıkça tehdit eden sosyal medya mesajları sonucunda, 71 kişi tekrar tutuklanmıştı.

Tahliyelerin ardından tutuklamalar, TÜRKİYE'DE İLK DEFA BU ÖRNEKLERLE UYGULANMIŞTI.
İşte o dönemlerde SOL CENAHTAN PEK ÇOK KİŞİ BU KARARLARDAN KEYİF ALIYORDU.
Keyif aldıklarını da açıkça ifade etmekten hiç çekinmiyorlardı.
Oysa müvekkil ve arkadaşları, şu an sol kesimin yaşadıklarından dolayı HİÇ DE KEYİF ALMIYORLAR. Hatta tüm bu yaşananlardan dolayı OLDUKÇA ESEFLENİYOR, bu durumun düzelmesi için seslerini duyurarak ÇARE ARIYORLAR. Çünkü adaletsizliklerin yaşanması, insanların haksız yere cezaevinde kalmaları ONLARI SEVİNDİRECEK BİR ŞEY DEĞİL.
Keşke bu provokasyonları yapan veya sadece sessiz kalmakla yetinen sol kesim, tüm bunları yaşamadan önce, YAPTIKLARININ NELERE MAL OLDUĞUNU ÖNCEDEN GÖREBİLSEYDİ. Müvekkilin bu konudaki uyarılarını dikkate alabilseydi. Adaletsizliğe bir kere kapı açıldığında, O VEBANIN HERKESİ SARACAK OLDUĞU GERÇEĞİNİ bir fark edebilseydi.
"Sadece bana adalet" zihniyetinin sol kesimi getirdiği nokta budur. "Sadece bana adalet", "başkasına ne yaparsanız yapın" anlamını taşır. İŞTE TAM OLARAK BU ZİHNİYET, ADALETİ TEPETAKLAK EDEN ZİHNİYETTİR.
Tek bir noktadan adaletsizliğe yol verilmesi, adaletsizliğin, herkese ulaşacağı şekilde yolunu açar. Müvekkile yapılanlardan sonra, tam da müvekkilin uyardığı şekilde, müvekkilden sonra adaletsizliğin ilk uğrak yeri sol cenah olmuştur. Şayet sol kesimin bundan gerçekten canı yanıyorsa, bu duruma gerçekten bir çare arayışında ise, o zaman yapması gereken "HERKES İÇİN ADALET" demek ve bunu hakkıyla savunmaktır.
Şu an tüm bunlar yaşanmış olsa da, herkes için adaleti savunmak ve adaletsizliğin her türlüsüne karşı ses çıkarmak için asla geç değildir.
Aksi taktirde, mevcut duruma hali hazırda başka bir çözüm ihtimali yoktur.
Müvekkilin bu konudaki görüşlerini takdirinize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.07.10.2025
0 Yorumlar