Son Yayınlar

6/recent/ticker-posts

Suç Ve Şiddetin Artmasının Sebebi Cezasızlık Değil Eğitimsizliktir

1 Haziran 2025 tarihinde 10. Yargı paketi kabul edilmiş ve kamuoyundaki beklentilerin aksine bir içerik ortaya çıkmıştır. Yeni yapılan düzenleme ile “cezasızlık” algısının ortadan kaldırılması amaçlandığı söylenerek infaz hükümlerinde beklenen indirim ve adli denetim imkanlarının genişletilmesi yerine, birtakım suçlar için mutlaka tutuklama ve bir süre cezaevinde kalma uygulaması gibi infazı ağırlaştıran maddeler getirilmiştir.

Konuyla ilgili olarak müvekkil Adnan Oktar’ın görüşleri şöyledir:

Suçun hakkedilen ceza ile karşılık bulması adaletin gereklerinden biridir. Suç işleyen veya suça karışan hiçbir insanın kayrılmadığı, yaptığı kötülüğün karşılığı bulduğu bir sistem toplum düzeni için önemlidir. Ancak esas ve ideal olan toplumda suçun ve suça eğilimin azaltılması ve bununla birlikte suç işleyen kişilerin ıslah olabilmesi, değişip düzelmelerinin sağlanması, bunun için gerekli koşulların sağlanmasıdır. Suçun ve şiddetin arttığı toplumlarda salt adli yaptırımlarla netice alınması ise hiçbir zaman mümkün değildir.

Bu sebeple, bazı TV programlarında ve sosyal medyada gazetecilerin, akademisyenlerin ve siyasetçilerin -insanları cezaevine doldurmaktan başka hiçbir işe yaramayacak şekilde- tüm sorunların sebebini “cezasızlık” algısında aramaları doğru bir tutum değildir. Bir kişinin işlediği suçun yaptırımı olduğunu bilmesinden daha önemli ve güzel olanı, suç işlemeye eğilim göstermeyecek bir eğitimden geçmesi, bir ruh ve nefis terbiyesi kazanmasıdır.

2025 Şubat ayı verilerine göre Türkiye’de, toplam 301.397 kapasiteli 405 hapishanede tutulan mahpus sayısı geçtiğimiz aya göre %2.14 son altı aya göre ise %11.92 artarak 392.456’ya ulaşmıştır. Bu rakamlar cezaevlerindeki insani koşulların yaşanabilir olmasının ortadan kalktığını gösterdiği gibi, tutuklamanın suçunun önlenmesi ve engellenmesinde bir tedbir olmadığını da ortaya koymaktadır. Sürekli artan tutuklama kararlarına rağmen şiddet ve suça eğilimin tırmandığı görülmektedir. Hemen her gün kadın cinayetleri işlenmekte, çocuk yaşta gençler sokak ortasında katledilmekte, trafikteki küçük bir tartışma dahi ölümle neticelenmektedir. 


Şiddetin bu kadar olağanlaşmasının temelinde, 2018’de müvekkil ve arkadaşlarına yönelik operasyonun ardından, müvekkilin eserlerinin yayınlandığı internet sitelerinin de kapatılmasıyla insanlara sevgiyi, sabrı, güzel ahlakı, affediciliği, iyiliği, merhameti telkin eden neredeyse hiçbir anlatımın kalmamasıdır.

Hemen hemen tüm dizilerde şiddet ve kavga anlatılmakta, uzun uzun savaş sahneleri gösterilmekte, mafya övgüsü yapılmakta, cinayet olağanlaştırılmakta, entrika kıskançlık haset kavga ise hayatın doğal bir parçası gibi gösterilmektedir. Bununla birlikte Allah’ın varlığını ve birliğini akılcı ve somut delillerle ortaya koyan anlatımların da ortadan kalkması, gelenekçi batıl inanışlara dayalı din anlatımının öne çıkarılmasıyla gençler din ahlakından hızla uzaklaşmakta, deizm yayılmakta, neticesinde de insanların iyilikte irade göstermesini sağlayan ruh terbiyesi ortadan kalkmaktadır.

Maneviyatın zayıflamasıyla birlikte ortaya cezaevleri tıka basa dolmuş, en çok tutuklu ve hükümlü bulunan ülkeler sıralamasında bir numaraya yükselmiş bir ülke ortaya çıkmaktadır.

Şu gerçeğin de unutulmaması gerekir ki, cezaevine gönderilmek “suçlu profili” olan kimi insanlar için hiçbir şekilde caydırıcı olmamaktadır. Çünkü herşeyden önce bu profildeki kişiler için cezaevine girmiş olmak sonraki hayatlarında bir tür sükse olmaktadır. Bu tip kişiler “içeri girip çıkmış adam” olarak saldırganlığına kendince güç katmaktadırlar. Basına da sık sık yansıyan “tahliye oldu eşini öldürdü” gibi haberler, cezalar az olduğu için değil cezaevinde ıslah olmak yerine suçu daha iyi işlemenin yollarını öğrendikleri için yaşanmaktadır.

Toplu koğuşlarda kendisiyle benzer suçları işlemiş, benzer hayat koşullarından gelen insanlar burada ıslah olmak yerine suçta adeta profesyonelleşmektedir. BU KİŞİLERİN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU CEZAEVİNE GİRDİKLERİNDE KOĞUŞLARDA BİRBİRLERİNE AYET, HADİS, GÜZEL SÖZ DEĞİL SUÇ ANLATMAKTADIR. Birbirlerinden ardından delil bırakmama, Mahkeme’de en etkili yalanı söyleme, silah veya uyuşturucu nereden nasıl daha kolay elde edilir gibi yasa dışı yol ve yöntemler öğrenmekte, farklı suçlularla iletişim kurarak suç alanını genişletmektedirler. Cezaevleri suçlular arasından sosyal ağ kurulmasını sağlayan mekanlar olmaktadır. İŞLEDİKLERİ SUÇUN DAHA BÜYÜMESİ VE GENİŞLEMESİ İÇİN İHTİYAÇ DUYDUKLARI ÇEVREYİ CEZAEVİNDE KAZANMAKTA, O ÇEVRE İÇİNDE “CEZAEVİNE GİRMİŞ ÇIKMIŞ İNSANIM” DİYE GÖZDAĞI DA VERMEKTEDİRLER.

Şunu da ifade etmek gerekir ki, cezaevlerinde Diyanet tarafından görevlendirilmiş kişiler koğuşları dolaşarak belli aralıklarla dini sohbetler yapmaktadırlar ancak Arapça dualardan ya da Kuran’ın Arapça okunmasından ibaret olan bu sohbetlerin kişilerin ahlakının güzelleşmesine, Allah sevgi ve korkularının artmasına bir katkısı olmamaktadır. Uykulu gözlerle, içeriğini anlamadıkları ve ihtiyaçlarına yönelik konular içermeyen, resmi bir üslupla yapılan sohbetin, kişilerin düşünmelerine, değişmelerine ve olumlu kararlar almalarına sebep olamayacağı açıktır.

DOLAYISIYLA “CEZASIZLIK ALGISI OLMASIN” DİYE KISA SÜRELİĞİNE BİLE OLSA İNSANLARIN MUTLAKA CEZAEVİNE GÖNDERİLMESİNE DAYALI BİR İNFAZ SİSTEMİ TOPLUMSAL DÜZENE BİR KATKIDA BULUNMAYACAK, SUÇU VE ŞİDDETİ AZALTMAYACAKTIR. Cezaevlerinin yükü artacak, mevcut hallerinde mahkumların eğitimi ve ıslahı için son derece yetersiz olan koşullar daha da kötüleşecek, bu kişiler de daha öfkeli, daha kinlenmiş, daha saldırgan insanlar olarak yeniden topluma karışacaklardır.

YAPILMASI GEREKENLER İSE;

  • İlkokuldan itibaren insanlara sevmeyi, değer vermeyi, saygı duymayı öğreten, merhameti ve şefkati teşvik eden, sabrı ve affediciliği anlatan bir eğitim sistemi oluşturulması,
  • Allah’ın sonsuz gücünü, aklını, sanatını bilimle ve akılcı anlatımlarla, bol örnekle anlatarak Allah sevgisinin ve korkusun yerleşmesinin sağlanması,
  • Özellikle kadına şiddetin ortadan kalkması için; kadını ikinci sınıf varlık olarak gören, kadınların dövülmesini teşvik eden, kadının özgür ve mutlu yaşamasını yasaklayan gelenekçi ortodoks inanç sisteminde yer alan anlatımların Kuran’a uygun olmadığının anlatılması,
  • Özgürlük, sevinç, sevgi, neşeyi esas alan, sanata kaliteye bilime değer veren Kuran Müslümanlığının çok iyi öğretilmesi gibi tamamen eğitime dayalı, ruh terbiyesi ve kalitesi kazandıracak çalışmalardır.

Bunlar yapıldığında hızla suç oranlarının azaldığı görülecek, hızla ülkenin her yerine yeni yeni cezaevleri inşa etmeye ihtiyaç olmayacaktır. Cezaevi inşası için harcanan maliyetin %10 dahi insanlara sevgiyi, dostluğu, affediciliği, iyilikten zevk almayı, güzelliği korumayı, sanata değer vermeyi, merhameti, herkese ve her şeye şefkatle yaklaşmayı öğretmek için başlatılacak bir eğitim seferberliği için yeterli olacaktır.

Saygılarımızla kamuoyunun bilgilerine sunarız. 04.06.2025