Son Yayınlar

6/recent/ticker-posts

1999 Tarihindeki Kan Kampanyası Tümüyle Meşru ve Legal Bir Organizasyondur

MÜSLÜMANLIĞI TEMSİL İDDİASINDA OLAN AKİT MEDYA GRUBUNA YALANA, PROVOKASYONA, İFTİRAYA DEĞİL; DOĞRUYA, HAKKANİYETE, ADALETE ARKA ÇIKMAK YAKIŞIR

Akit Medya Grubu, özellikle de müvekkil Adnan Oktar ve arkadaş camiası söz konusu olduğunda, her fırsatta provokatif ve gerçek dışı haberler yapmakta ısrarlı tavrını sürdürmektedir.

Oysa Akit Medya grubunun tüm yöneticileri, yazarları ve programcıları (Akit TV izleyicileri ve gazetenin okuyucuları da dahil), müvekkil hakkında söylenenlerin iftira olduğunu ve bir kumpas olduğunu çok iyi bilmektedirler.

Çünkü çok iyi bilindiği üzere Akit Medya Grubu, müvekkil Adnan Oktar’ın kitaplarını yıllar boyunca ücretsiz olarak kendi gazetesiyle birlikte dağıtmış, gazetesinde tam sayfa müvekkilin yazılarına yer ayırmış, müvekkilin ilmi çalışmalarının önde gelen destekçilerinden biri olmuştur; dolayısıyla müvekkili, inancını, dünya görüşünü, müvekkilin arkadaşlarını çok yakından tanımaktadırlar.

Bugün müvekkilin kitapları Türkiye’nin en ücra köşelerine kadar ulaştıysa, milyonlar hayranlıkla bu kitapları okuyorsa BUNDA AKİT GRUBUNUN DA HATIRI SAYILIR BİR KATKISI VARDIR. Allah’ın izniyle müvekkilin eserleri vesilesiyle hidayet bulan insanların sevabından onlar da paylarını almışlardır.

Eğer ortada iddia ettikleri gibi bir suç örgütü veya sapkın bir inanç şekli olmuş olsa EN BAŞTA KENDİLERİ MÜVEKKİLİN DÜŞÜNCELERİNİ YAYMAZ, TÜM OKUYUCULARINA MÜVEKKİLİN ESERLERİNİ ÜCRETSİZ OLARAK DAĞITMAZLARDI.

Akit Medya Grubunun müvekkil ve arkadaşları hakkındaki provokasyon amaçlı son yayınlarından birinde ise konu yine, müvekkilin arkadaşlarından Oktar Babuna ve Türkiye’nin Ulusal Kemik İliği Bankasının (bugünkü adıyla Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi) temellerinin atıldığı “Babuna Kampanyası olmuştur.

Babuna kampanyası hakkındaki detaylı açıklamalarımıza geçmeden önce, Akit Medya Grubu’nun yöneticileri ve habercilerine ÇOK ÖNEMLİ BİR KONUYU HATIRLATMAK İSTERİZ.

Bu kampanya sayesinde TÜRKİYE’NİN ULUSAL KEMİK İLİĞİ BANKASINI’NIN TEMELLERİNİN ATILMIŞ OLDUĞUDUR. Lösemi ve benzeri çok sayıda amansız hastalıkla mücadele eden birçok vatandaşımızın Ulusal Kemik İliği Bankası’ndan sağlanan uygun kemik iliği/kök hücre ve türevleri sayesinde sağlıklarına kavuştuklarını önemle hatırlatmak isteriz.

İstanbul Tıp Fakültesi Kemik İliği Bankasının web sayfasında yayınlanan verilere göre, her yıl onlarca hasta bu bankadan faydalanarak sağlığına kavuşmuştur:

https://drive.google.com/file/d/1E1NyJWf_6dT-RPPZoeCm5U7461w3lYMN/view

Allah korusun bir gün bu gerçek dışı provokatif haberleri yapanların kendileri, yakınları ya da sevdikleri benzer bir hastalığa yakalansa, kendilerine uygun kemik iliği/kök hücre bulmak için başvurabilecekleri yegane merkez yine Oktar Babuna kampanyası vesilesiyle kurulan Ulusal Kemik İliği Bankası olacaktır.

BABUNA KAMPANYASININ DETAYLARI

Dr. Oktar Babuna'nın Adıyla Anılan, 1999 Tarihindeki Kan Kampanyası Tamamen Resmi Makamların Kontrol ve Denetiminde, En Küçük Bir Şaibeye Dahi Yer Bırakmayacak Bir Titizlik İçinde Gerçekleştirilmiştir

Ne yazık ki dönemin bir kısım medya ve siyasileri tarafından son derece çarpıtılarak olmadık hayali ve gerçek dışı yorumlarla kamuoyuna yansıtılmaya çalışılan söz konusu "kan kampanyası" tümüyle meşru, legal ve her türlü şaibeden uzak bir organizasyondur.

Kampanya, Mart 1999’da Dr. Oktar Babuna’nın Kronik Lenfositik Lösemi (KLL) hastalığı vesilesiyle, Türkiye'de eksikliği gündeme gelen "KEMİK İLİĞİ BANKASI" OLUŞTURULMASI için, bir tür sosyal sorumluluk projesi mahiyetinde düzenlenmiştir. İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi tarafından başlatılan kampanya, gerek halkımızın gerek en üst düzey devlet yöneticilerimizin gerekse siyasi, akademisyen ve bilim adamlarımızın yoğun ilgi ve teveccühüne mazhar olmuştur.

Bu itibarla, söz konusu organizasyon kapsamında devletimizin görevlendirdiği kurumlar tarafından toplanan kanların, ülkemizde yeterli teknik imkan bulunmadığı için YİNE BU KURUMLARIN YÖNLENDİRMESİYE, analiz için yurt dışına gönderilmelerinde hiçbir art niyet, tehlike veya risk söz konusu olmamıştır.

Bu aşamada bazı önemli detayların hatırlanması, konuyla ilgili somut gerçeklerin yeniden ortaya konmasında ve net olarak anlaşılmasında faydalı olacaktır. Şöyle ki:

  • Oktar Babuna 1999 yılında Kronik Lenfositik Lösemi teşhisiyle tedavi görmeye başlamış ve bir süre sonra kemik iliği nakli olması gerektiği ortaya çıkmıştır. Bu ilik nakli gerçekleşmediği takdirde en fazla 3 ay gibi bir süre yaşayabileceğinin belirtilmesi üzerine uygun kemik iliği donörü bulunabilmesi için bir arayış başlamıştır.
  • Beyin Cerrahı olan Dr. Oktar Babuna vesilesiyle gündeme gelen ülkede kemik iliği bankasının bulunmaması gerçeği kamuoyunun büyük ilgisini çekmiştir. Bunun üzerine İstanbul Valiliği'nden alınan izinle İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Dekanlığı tarafından ülke çapında “Ulusal Kemik İliği Bankası Kurulması Kampanyası” başlatılmış ve kampanyanın tamamı devlet makamlarınca yürütülmüştür.
  • Oktar Babuna daha sonra ilki Amerika’nın Teksas eyaletindeki MD Anderson Cancer Center’da, ikincisi yine Amerika’nın Washington Eyaleti’ndeki Seattle Cancer Care Alliance’da olmak üzere iki ayrı kez kemik iliği nakli geçirmiştir. Yıllar süren yoğun tedavilerinin ardından iyileşerek KLL ve Richter transformasyonu geçiren ve hayatta kalan ilk ve tek hasta olarak tıp literatürüne geçmiştir.
  • Oktar Babuna’nın rahatsızlığıyla gündeme gelen, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi tarafından yürütülen Ulusal Kemik İliği Bankası oluşturma kampanyasında, iddiaların aksine KÖK HÜCRE TOPLANMAMIŞTIR.
  • Çünkü KÖK HÜCRE TOPLANABİLMESİ İÇİN ÇOK DAHA İLERİ DÜZEYDE BİR ÇALIŞAM GEREKMEKTEDİR. Kampanyayla toplanan 5-6 cc’lik bir tüp kan ile kök hücre toplanmasının mümkün olmadığını bilmek için basit bir tıp bilgisi yeterlidir.
  • Kök hücre toplama işlemi için kök hücreleri toplanacak kişiye, kök hücrelerin bulundukları kemik iliğinden kana dökülmesini sağlayabilmek amacıyla, belirli bir süre boyunca bir takım özel ilaçlar verilmesi ve bir süre sonra vericinin kanının basit bir tam kan tahlilinin gerektirdiğinden çok daha fazla miktarlarda alınarak kök hücrelerin toplanması ile gerçekleştirilir. Dolayısıyla söz konusu kampanyada sadece basit bir kan alma işlemi gerçekleştirilmiştir.
  • Kampanya tamamen legal yollarla, DEVLETİN BİLGİSİ ve KONTROLÜNDE YÜRÜTÜLMÜŞTÜR. Kampanyanın sahibi, para toplama ve harcama yetkilisi olarak İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Vakfı tespit edilmiştir. Vakfın o dönemki Başkanı ve aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı olan Dr. Faruk Erzengin tüm çalışmaların başında yer almıştır. Dr. Oktar Babuna ise yalnızca, hastalığı nedeniyle bu kampanyanın başlamasına ve kamuoyunun dikkatinin bu yöne çekilmesine vesile olmuş bir kişidir.
  • Ulusal Kemik İliği Bankası oluşturma kampanyası kısa zamanda yardımsever Türk halkının büyük desteğiyle olağanüstü bir sivil hareket haline dönüşmüştür. Kampanya dönemin hükümetinden gazetecilerine, bakanlarından il sağlık müdürlerine neredeyse Türk halkının tamamının yoğun desteğiyle yürütülmüştür. 3 ay gibi kısa bir sürede yaklaşık 150.000 kişi kan taramasından geçirilmiştir.
  • Kampanyanın en önemli destekçisi bizzat dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel olmuştur. Merhum Demirel 28 Mart 1999 tarihli demecinde şu sözleri sarf etmiştir: “İlik Bankası’nın kurulmuş olması fevkalade iyi olur. Ben hem her türlü himayeyi, hem her türlü desteği veririm, yapılacak her kampanyaya katılırım. Nihayet bu bir milli dayanışmadır, bir sosyal olaydır. Temsil ettiğim devletin başı olarak her türlü desteği vermeye hazırım. Benden ne zaman ne isterseniz yanınızda bulacaksınız. Bu hareketi başarıya ulaştıralım.

    Cumhurbaşkanı Sayın Demirel’in bu açıklamaları dönemin hemen tüm gazetelerinde yayınlanmış olup 28 Mart 1999 Tarihli Türkiye Gazetesinde yayınlanan habere ilişkin kupürü aşağıda görebilirsiniz.

  • Sayın Demirel’in desteği sadece beyanat vermekle de sınırlı kalmamış, toplanan kanların tahlil için yurtdışına gönderilmesi ile ilgili gümrük işlemlerinin kaldırılması ve kanların Türk Hava Yolları uçakları ile ücretsiz taşınması gibi pek çok konuda Cumhurbaşkanı Sn. Demirel bilfiil müdahale ederek yardımcı olmuştur.
  • Sayın Demirel 27 Mart 1999 tarihinde, Oktar Babuna'nın babası Prof. Dr Cevat Babuna ve amcası Prof. Dr. Cahit Babuna’yı Cumhurbaşkanlığı makamında kabul etmiş ve ilerlemelerle ilgili bilgi almıştır.
  • İstanbul’da düzenlenen ilk büyük kan alma organizasyonu Abdi İpekçi Spor Salonu’nda gerçekleşmiştir. Mesut Yılmaz, eşi Berna Yılmazve ANAP yöneticileri bu organizasyonu sahiplenmiştir. Mesut Yılmaz’ın özel kalemi Sema Erdem ve ANAP Basın ve Halkla İlişkiler Danışmanı Hale Dicleli, kan alma organizasyonunda her şeyin bizzat kendileri tarafından planlandığını ve organize edildiğini çeşitli defalar kamuoyuna açıklamışlardır. Bu organizasyon için gereken tüm Valilik izinleri de yine ANAP yetkilileri tarafından alınmıştır.

Başbakan Sayın Mesut Yılmaz’ın eşi Sayın Berna Yılmaz Hanım’ın Abdi İpekçi Spor Salonunda düzenlenen kan alım organizasyonunu organize ettiği ve bizzat kendisinin salona gelerek başında durduğuna ilişkin 24.03.1999 Tarihli Star TV Ana Haber Bülteninde yayınlana görüntüler (Aşağıda)

  • Dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır, Bursa Valisi Orhan Taşanlargibi devletin en üst kademelerinden isimler bizzat kampanyaya katılıp kan vermişlerdir.
  • Eski Başbakan ve dönemin DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, TGRT Televizyonu’na 15 Nisan 1999 tarihinde verdiği röportajda kan kampanyası için parti olarak nasıl seferber olduklarını anlatmıştır.
  • Dönemin İçişleri eski Bakanı Meral Akşener de, 26 Nisan 1999’da İzmit’te düzenlenen organizasyonda kan verirken, “biz Oktar Babuna’ ya bu manada çok şey borçluyuz, o bir rahatsızlığı gündeme getirdi” şeklinde konuşmuştur.
  • İstanbul’un dışında 12 ayrı ilde de İl Sağlık Müdürlerinin izinleri ve katkıları ile kan alım organizasyonları düzenlenmiştir.
  • Genelkurmay Başkanlığı, tüm Silahlı Kuvvetler genelinde gönüllü olan kişilerin kan vermelerini sağlamak için talimat yayınlamıştır. Hatta Karadeniz Ereğlisi’nde düzenlenen organizasyon için askeri spor salonu tahsis edilmiştir. Karadeniz Bölge Komutanı Tuğamiral Özbek Görgün Paşa da kampanyaya katılarak kan vermiştir.
  • Eskişehir Hava Kuvvetleri Komutanlığı, İzmit Jandarma Komutanlığı, İzmit 15. Kolordu Komutanlığı ve Gölcük Donanma Komutanlığı da kampanyaya katılarak binlerce gönüllü askerimizin kan vermesine vesile olmuştur.
  • Dönemin Dışişleri Bakanı İsmail Cem, başta Almanya olmak üzere Türk vatandaşlarının yaşadığı ülkelerdeki büyükelçiliklerimize ve konsolosluklarımıza talimat göndererek kampanyaya destek vermelerini talep etmiştir.
  • Toplanan kanlar Emniyet müdürleri talimatıyla polis eskortları eşliğinde havaalanına götürülmüş, ANAP yöneticilerinin tahsis ettiği özel uçaklarla Almanya ve ABD’deki dünyanın en iyi ve ünlü laboratuvarlarına gönderilmiştir. Çünkü o dönemde, Türkiye’de bu kanların analizini yapacak laboratuvarlar çok kısıtlıydı. Örneğin Çapa Tıp Fakültesi’nin laboratuvarı günde sadece 4 kan örneğini analiz edebiliyordu. Ankara’daki laboratuvar da benzeri kapasitedeydi. Bu da toplanan yüzbinlerce örneğin analizinin on yıllara yayılması demekti. Oysaki kan örneklerinin ömrü sadece 24 saattir, öyle günlerce, senelerce bekletmek bunları ziyan etmek anlamına gelecektir. Bu nedenle, kampanyanın karar mercii olan İstanbul Tıp Fakültesi Vakfı kararıyla analizlerin yurt dışında yapılması planlandı. YANİ, "KANLARIN ABD'YE GÖNDERİLEREK ANALİZ ETTİRİLMESİ" KONUSUNA KARAR VEREN OKTAR BABUNA YA DA BİR BAŞKASI DEĞİL İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ VAKFI'DIR.
  • Bu çapta büyük bir organizasyonun hiçbir aşamasının devletin bilgisi, kontrolü, izni olmadan yürütülemeyeceği açıktır. Nitekim yukarıda sunmuş olduğumuz belgeler de durumun tam olarak bu şekilde olduğunu, kampanyanın her aşamasının en üst düzey devlet makamlarının bilgisinde yürütüldüğünü ispatlamaktadır.
  • Kampanyanın yarıda bırakılmasından sonra dönemin Fazilet Partisi’ne mensup 20 milletvekili, bir Meclis Araştırması Önergesi ile gelmiştir. 22.07.1999 tarihli bu önerge metninden kısa bir alıntı şöyledir:

“Ulusal kemik iliği bankası kampanyası, devlet tarafından desteklenmiş olup, sivil insanlar tarafından da çok büyük bir ilgiyle karşılanmış bir kampanyadır. Bu kampanya ile ilk aşamada lösemi hastası Dr. Oktar Babuna’ya uygun bir kemik iliği vericisinin bulunması, daha sonraki aşamada ise, Türkiye’de ulusal kemik iliği bankasının kurulması hedeflenmekteydi. Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanlığı, Sağlık Bakanlığı, İstanbul Valiliği, İstanbul Üniversitesi gibi, devleti temsil eden kişi ve kurumlar tarafından desteklenerek, 160000 doku tahliline ulaşan ve kemik iliği bankasının fiilen kurulmasını temin ederek, sayıları 8000’e varan lösemili Türk vatandaşlarının ilik bulma ve yaşama şansını yüzde 70’lere çıkaran böyle bir kampanyanın, Sağlık Bakanlığı tarafından durdurulması, halkımız arasında hayret ve şaşkınlık ile karşılanmıştır.”

Ülkemizde, lösemi hastalarına yardım etmek için yıllardır faaliyet gösteren Lösemili Çocuklar Vakfı’nın yakalayamadığı başarıyı, birkaç ay içinde yakalayarak, onu çok gerilerde bırakan böyle bir kampanyanın Türkiye’ye sağlayacağı imkânlar, kampanyanın durdurulmasıyla heba edilmiş ve sayıları 8000’e varan lösemili Türk vatandaşlarının hayal kırıklığına sebep olmuştur, belki de onları ölüme mahkûm etmiştir.

Ülkemiz insanları için hayırlı ve onurlu bir hizmeti hedef alan bu kampanyaya engel olmak için eldeki delillerin daha tatminkâr ve açık olması gerekmez miydi?”

Başta Akit Medya Grubu olmak üzere, bazı medya kuruluşlarının ve gazetecilerin, zaman zaman bu konuyu tekrar gündeme getirerek, kan kampanyasını illegal bir görünüme sokmaya, Türk kanlarının yurtdışına gönderilerek milli güvenliğin tehlikeye girdiği algısı oluşturmaya çalışmaları, samimi değildir; her yönüyle art niyetli olduğu görülmektedir.

Diğer ülkelerin, Türk vatandaşlarının kanlarıyla ilgili her hangi bir planı olsa idi, bunun için Türkiye’den tıbbi amaçlı gönderilen kanlara ihtiyaçlarının olmayacağı açıktır. Avrupa’da ve Amerika’da milyonlarca Türk vatandaşı yaşamaktadır; bu kişiler hastanelerde defalarca kan vermişlerdir ve vermeye de devam etmektedirler.

Müvekkil Adnan Oktar, Akit Medya Grubuna, Allah’ın Kur’an’da emrettiği gibi doğru sözlü olmalarını, yalan haberden, iftiradan, hoşlanmadıkları kişilere eziyete sebebiyet verecek provokatif davranışlardan imtina etmeleri, Müslümana yakışır bir davranışta olmaları gerektiğini hatırlatmaktadır:

Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırız:

“Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır... Birbirinizin kusurunu araştırmayın ve gıybet etmeyin...”
(Hucurat Suresi, 11-12)

Sakın her yemin eden, değersiz kimseye itaat etme. O, sürekli kusur arayan, söz taşıyan, iyiliği engelleyen, saldırgan, günahkâr bir kimsedir.”
(Kalem Suresi, 10-11)

“Mümin erkeklere ve mümin kadınlara yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz iftira etmiş ve apaçık bir günah yüklenmiş olurlar.”
(Ahzab Suresi, 58)

Değerli Kamuoyunun Bilgilerine Bilvekale Sunarım.

Yorum Gönder

0 Yorumlar